İhtiyar çalgıcı

Musiki ve çalgı iyiye de kötüye de kullanılabilir. Önemli olan musiki ve sazın kullanılış yeri ve amacıdır. İyiye kullanırsak iyi, kötüye kullanırsak kötü olur. Mesnevi‘de şöyle bir hikaye var:

Hz. Ömer devrinde ihtiyar bir çalgıcı vardı, çok güzel çeng çalardı. (Çeng: Kanun gibi fakat dikine tutularak çalınan bir saz, harp, ıklık). Eğlence meclislerini ve toplantıları onun nağmeleri süsler, onun sesinden kıyametler kopardı. Sesi İsrafil’in sesi gibi ölülerin bedenlerine can bağışlardı. Onun nağmelerini dinleyen fil bile neredeyse kanatlanırdı.

Çalgıcı zamanla ihtiyarladı, kamburlaştı, artık eskisi gibi çalamaz oldu, kimseler onu dinlemek istemiyordu. Vaktiyle bol parası olmuş fakat gün kazanıp gün yemişti. İyice yaşlanıp zayıflayınca parasız kaldı, yiyecek kuru ekmeğe muhtaç hale geldi. Eski itibarlı ve mutlu günler gerilerde kalmıştı. Yalnız, çaresiz, ümitsiz ve aç idi. Sonunda şöyle niyaz etti:

“Tanrım, bana uzun ömür ve birçok imkanlar verdin, benim gibi değersiz birine lütuflarda bulundun. Yetmiş yıldır isyan edip durdum, benden bir gün bile ihsanını kesmedin. Ama ne yazık ki artık para kazanamıyorum. Şimdi senin konuğun olmak istiyorum. Bu titreyen elim ve çatallı sesimle sazımı yalnızca senin için çalacağım, gayri ben seninim!.. sesimi duyar mısın?.”

Sazını omuzlayıp yola düştü. Ağlayıp sızlayarak Medine mezarlığına vardı. Ücretini Allah’tan isteyerek çalacaktı. Sazına düzen verdi. Kendini Allah’ın büyüklüğüne, Rahman ve Rahim oluşuna bıraktı. Uzun uzun ağladı ve aletin sesini semalara duyurmak istercesine yükseltti, çaldı çaldı. Nihayet yorgun düştü, başını yere koydu, sazını yastık yaptı, mezar toprakları içinde uykuya daldı.

Tam o sırada halife Ömer’e Hak bir uyuklama hali verdi. Yere uzanıp kendinden geçti. Rüyasında gaipten bir ses: “Ey Ömer, mezarlıkta ihtiyaç içinde kıvranan has bir kulumuz var; yanına bir miktar para al, onu bul ve gönlünü hoş eyle!.” diyordu.

Hz. Ömer telaşla yerinden sıçrayıp, elinde para kesesi, muhtaç kişiyi aramaya koyuldu. Mezarlığı dolaştı, ihtiyar çalgıcıyı gördü, onun aradığı kişi olmasına ilk nazarda ihtimal vermedi. Hak bana “Bizim has, makbul ve mübarek bir kulumuz var.” diye seslendi. Bu çalgıcı parçası nasıl seçkin kullardan olur? şeklinde düşündü.

Sonunda başka kimseye rastlayamayınca, ihtiyarı uyandırdı, şaşkınlığını giderip müjdeyi verdi: “Tanrı sana selam ediyor, halini hatırını soruyor. Çok sıkıntı içindeymişsin, şimdilik şu bir kaç dinarı saz çalma ücreti olarak al, harca da bitince yine bana gel.” dedi.

Bu sözleri işiten ihtiyar çalgıcı kendini yerden yere vurup ağlamaya ve yalvarmaya başladı: “Ey büyük Allah’ım! Merhamet ve ihsanının yüceliği karşısında yerlere geçiyorum.” Sonra yanındaki emektar sazını yere vurdu ve parçaladı. Ona artık ihtiyacı yoktu. Yıllar yılı sefahat alemlerinde çaldığı için Tanrı ile kendisi arasında perde teşkil eden sazını son defa, içten bir duyguyla ve sadece Rabbi için çalmış, böylece kurtuluşa ermişti. (Mesnevi,c.I)
*
Hikayemizdeki ihtiyar çalgıcı hayat boyu nefsani eğlenceler için kullandığı sazını son defa Allah için çalıyor: Ya Rabbi diyor, bunca yıldır ömrümü boş yere harcadım. Ama görüyorsun çaresiz durumdayım. Bu titrek elim ve çatallı sesimle şimdi yalnız senin için çalıp söyleyeceğim.

İhtiyarın samimi pişmanlığı ve candan yönelişi Hak Taala katında kabul görür. Çünkü O, ihlaslı gönülleri boş çevirmez. Son defa ve sadece Allah için çaldığı sazı onu kurtuluşa götürür.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*