Hangi medeniyet?

Batı Avrupalılar 19. asrın başında önemli bir güç elde ettiler. Ardından yavaş yavaş bütün dünyayı istila etmeye yöneldiler. 19. yy’a gelmeden önce, Güney ve Kuzey Amerika’yı işgal etmişler, sömürgeleştirmişlerdi. Kuzey Amerika’nın, Meksika’yı bir kenara bırakacak olursak, neredeyse tamamı İngilizce konuşur ve Protestandır; Kanada’nın, Fransızca konuşan Quebec isimli küçük bir bölgesi hariç, neredeyse tamamı İngilizce konuşur ve Protestan’dır. Buna karşı Güney Amerika’da her yer İspanyolca ve Portekizce konuşur ve Katolik’tir. Oysa 1600’lerden geriye gidilirse bu bölgelerde bir kişi bile İspanyolca, Portekizce veya İngilizce bilmezdi; tek bir Hristiyan mevcut değildi. Yani sömürgeleştirme dediğimiz hadise, kısaca etnik temizlikten başlayarak, insanların dinini ve dilini değiştirme süreci olarak gerçekleşti Bütün Batı Avrupa’nın katılımıyla Asya ve Afrika’da gerçekleşen sömürgecilik (emperyalizm) 19. yy’ın ortalarından itibaren, özellikle 1850’lerden sonra başladı.
Kırım Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’nin çok zayıflamasıyla birlikte, bütün dünya Batı Avrupalıların istilasına açık hale geldi. Asya ve Afrika’nın sömürgeleştirilmesi oldukça yeni, 150-170 yıllık bir hadisedir.

BATI MEDENİYETİ

Batılılar sadece kendilerinde bulunan bilgi ve hayat şekillerine “medeniyet” dediler. Bunun bir “nimet” olduğunu ve bu nimetten bütün insanlığın istifade etmesinin, bunun insanlığın lehine bir durum oluşturduğu tezini ileri sürdüler.
Ve bunu dünyayı istila siyasetinin gerekçesi haline getirdiler.
Kısaca şunu demek istediler:

Biz, çok iyi bir şey olan ve sadece bizde mevcut olan medeniyetin nimetlerinden bütün insanlığı istifade ettireceğiz. Bunu yapabilmemiz için, başka bölgelerde yaşayan insanlar bunu istemeseler de, biz onların “iyiliği” için, onlara rağmen, onlara medeniyet götüreceğiz. Kısaca bizim bütün dünyayı istila etmek gibi bir vazifemiz bulunmaktadır.
Bu Batılı medeni ülkelerin hem hakkı hem de vazifesidir. Medeniyet budur; eğer var olmak istiyorsanız, bu hayat tarzını üstleneceksiniz; yani medenileşeceksiniz. Kısaca isteyerek veya istemeyerek sömürgeleşeceksiniz.

GERÇEK MEDENİYET

Sonuçlarına bakılırsa modern Batı medeniyetinde “homo homini lupus” yani “İnsan insanın kurdudur” ilkesi geçerlidir. İnsanlar arasındaki temel ilişki formunun “çatışma” olduğu tezi, sadece geçmişte değil bugün de yürürlüktedir.
Bu durum siyaset alanında olduğu kadar sosyal ve ekonomik alanda da geçerlidir. Sanki hayat, bir çıkar çatışması ve çıkar mücadelesi gibi algılanmaktadır.
İnsanın kendisini ve çıkarlarını koruması ve bunun için yaşaması, modern dünyanın üst ilkesidir.

Oysa bizim kültürümüzde insan, diğer insanları ve etrafındaki diğer canlıları, hatta bütün varlıkları koruyarak kendi varlığını muhafaza eder. Gerçek medeniliğin temelinde etrafındaki diğer insanları korumak vardır. Çünkü ancak, insanı ve etrafınızdaki eşyayı, tabiatı korursanız kendi varlığınızı devam ettirebilirsiniz.
(Bkz. Tahsin Görgün, İslam ve Batı İlişkileri Çerçevesinde Medeniyet Meselesi, 4. Baskı)

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.