Alaeddin Yavaşça’nın manevi yönü

“Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok”, “Geçmesin günümüz sevgilim yasla”, “Boğaziçi şen gönüller yatağı”, “Ümitsiz bir aşka düştüm”, “Sarı mimozamsın sen benim”, “Gönlümün bülbülüsün aşk bahçemin gülüsün”, “Ne bildin kıymetin, ne bildin kıymetim”, “Mavi gök mavi deniz, hep seninle gezeriz”,”, “Şimdi bahara erdim gonca gonca gül derdim.”

Bunlar geçen hafta Hakk’a yürüyen Dr. Alaeddin Yavaşca’ya (1926-23.12.2021) ait yüzlerce şarkıdan birkaçıdır. Prof. Dr. Yavaşca iyi bir jinekoloji uzmanıydı. Devlet sanatçısı üvanı aldığı klasik musikimizde, meşk geleneğinin son temsilcisi olarak kendi tarz ve tavrıyla dikkati çekti. 95 yıllık ömründe 652 eser besteledi. Bunlar içinde kaliteli sözler üzerine yaptığı şarkılar yanında ilahiler ve Mevlevi ayini de vardı. Kendisi iyi bir icracıydı.

MANEVİ YÖNÜ.

Burada Alaeddin Yavaşca’nın kamuoyu tarafından pek bilinmeyen manevi yönü üzründe durmak istiyorum Kaynağım Sinan Sipahi’nin editörlüğünde hazırlanmış, Kültür Bakanlığı tarafından basılan “Alaeddin Yavaşca” adlı kitaptır. (İlk baskısı, Ankara, 2011)

“Din eğitimi aldınız mı?” sorusuna verdiği cevaba göre: Kilis doğumlu olan Yavaşca’nın babası evde aile fertlerine tefsir sohbeti yapardı. Annesi Kur’an ve Delail-i Hayrat, halası Ahmediye ve Muhammediye kitapları okurdu.10-11 yaşlarında iken evlerinin yanındaki camide Cuma namazlarında iç ezan okuduğunu söyleyen sanatçımız dini-manevi kaynağının ailesi olduğunu belirtir ve “O bakımdan Cenab-ı Hakk’a ne kadar şükretsem azdır” der.

Tıp Fakültesi’nde okurken o devrin en iyi hafızlarından İdris’i dinlemek için Sultanahmet Camisine gittiğini, Ramazanda Nuruosmaniye Camisinde ikindiden sonra vaaz eden, tasavvuf büyüğü Maraşlı Tahir Efendi’nin vaazlarını takip ettiğini ve elini öptüğünü söyler.

ZEKİ ARİF ATAERGİN

Alaeddin Bey, döneminin birçok büyük musikisinasından istifade etmiştir. Bunlardan biri de bestekar Zeki Arif Ataergindir (1896-1964). Bu hocasını şöyle tanıtır: Musiki camiasında çok değerli ve saygın olan Zeki Arif Bey Üsküdar Nasuhi Dergahı’nın şeyhiydi (Halveti-Şabani). Hukuk mazunuydu yıllarca hakimlik, avukatlık ve noterlik yaptı. Sevecen, dini bütün ve alçak gönüllüydü. Allah’ın adı geçtiği zaman cezbeye gelirdi. Onun dünya ile alakası yoktu. Çok mahviyet sahibiydi. Besteleri için “Biz sadece yazıyoruz, Tanrı bize lütfediyor biz kaleme alıyoruz, bir kul olarak bunu kendimiz yapamayız” derdi.

Yavaşca şöyle devam eder: “Hayatımda Zeki Arif’in başka türlü etkisi olmuştur. O benim ruhumu yıkamıştır, yalnız musiki hocam olmamıştır. İnsanlığın ne demek olduğunu ondan öğrendim ben. Etkisinde kaldığım bir hocadır.”

Neyzen M. Hakan Alvan ve Mustafa Tahralı’dan dinlediklerime göre A. Yavaşca manevi tasavvufi çevrelerle ilgisi olan ve bu tür ortamlardan hoşlanan biridir. Muzaffer Ozak’la (1916-1985) yakınlığı vardır. Cenaze namazını Tuğrul İnançer kıldırmış ve Beşiktaş yamaçlarında uhrevi bir mekan olan Yahya Efendi Dergahı kabristanına defnedilmiştir.

Mustafa Tahralı hocamızın yazdığı 20 kadar Kar-ı Natık güftesinden birini de Alaeddin Yavaşca besteledi. “Ah edip ağla gönül hasret-i dildar ile sen” diye başlayan 24 makamlık bu Dügah Kar-ı Natık Cemal Reşit Rey salonunda Yavaşca’nın yönettiği kora tarafından seslendirildi.

Ruhu şad, mekanı cennet olsun.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.