“Düştü Hüseyn atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya / Cibril var haber ver Sultân-ı Enbiyâ’ya” Kazım Paşa’nın Kerbela Mersiyesinin bu nakarat beyti hep içimizi kanatır.
Kerbela’dayız, şehitlerin şahı Hz. Hüseyin’in merkadini ziyaret edeceğiz. Mermer kaplı geniş bir avludan sonra Hz. Hüseyin’in mekanı yer alıyor. Dışarısı 45 derece sıcaklıkla kavrulurken çok geniş olan bu kutsal yerlerin içi klimalarla alabildiğine serinletiliyor. Bağdat’taki sokak ve caddelerin pejmürdeliğine rağmen ziyaret ettiğimiz kutsal yapıların içi, avluları son derece bakımlı, ihtişamlı ve temiz. Çok sayıda ziyaretçi var. Gözyaşı döken, ağlayan, ellerini ve yüzlerini merkadlerin parmaklıklarına süren insan yığınları…
Kerbela’nın önemi Hz. Hüseyin ile ailesi fertlerinin 10 Muharrem 61 (10 Ekim 680) tarihinde Emeviler’ce şehid edildikleri yer olması ve kabirlerinin burada bulunmasından kaynaklanmaktadır. Hz. Ali’nin medfun olduğu Necef’ten sonra Şiiler’ce mukaddes sayılan ikinci önemli şehir Kerbela’dır.
OSMANLILAR İLGİ GÖSTERDİ
Hz. Hüseyin şehid edildiğinde Emevi ordusu onun kesik başını Şam’a götürdüler. Hz. Hüseyin’in başı Halife Yezid’e sunulduktan sonra Medine’de Bakī Mezarlığı defnedildi. Şiiler’in Hz. Hüseyin’in türbesine olan düşkünlükleri sonucu Kerbela kutsal (haram) belde sayıldı ve burayı ziyaret etmek bir tür hac sayıldı.
Kanuni Sultan Süleyman Bağdat’ı aldıktan sonra Kerbela’yı ziyaret etti (1534) ve Hüseyniye su kanalını tamir ettirdi. III. Murad da zaman içinde harap olan türbeyi yeniden yaptırdı (1583). Bağdat’ın İran yönetimine geçmesinin ardından 1743 yılında Nadir Şah Kerbela’yı ziyaret etti, Şah Hüseyin’in kızı Raziye Sultan Begüm türbenin giderlerini karşılamak maksadıyla bir vakıf kurdu, Aga Muhammed Han da kubbe ile minare külahlarını altınla kaplattı.
1801 yılı Nisan ayı başlarında Vehhabiler Kerbela’yı yağmalayıp 3000’in üzerinde Şii’yi öldürdüler; bu arada Hz. Hüseyin’in sandukasını tahrip ederek türbedeki kıymetli eşya ve hediyeleri alıp götürdüler.
Midhat Paşa Bağdat valiliği sırasında burada imar faaliyetlerinde bulundu ve bazı resmi binalar yaptırırken çarşı alanını genişletti. Kerbela Irak’ın Bağdat’tan sonra ikinci önemli şehridir. Özellikle ziyaretçilerin bıraktığı gelirler, türbenin vakıfları, Necef ve Mekke yolları üzerinde bulunması gibi sebeplerle bölgenin en zengin ve mamur şehriydi. Nüfusu 1987’de 455.868 idi.
KERBELA MERSİYELERİMİZ
Türbenin ortasında yaklaşık 2 m. yüksekliğinde ve 4 m. genişliğinde gümüş şebeke ile çevrili Hz. Hüseyin’in sandukası ile ayakucunda oğlu Ali el-Ekber’in daha küçük sandukası yer almaktadır. Hz. Hüseyin’in başının kesildiği yer ayrıca belirlenmiş.
Kerbela Hz. Hüseyin’in başsız bedeninin gömüldüğü bir meşhed iken sonraları üzerine bir türbe yapıldı, ardından suya kavuşturulup çöl ortasında güzel bir vahaya dönüştürüldü. Burası Osmanlı tarihi boyunca Türk hacılarının uğrak yeri olarak Al-i aba sevgisini tazelemiş, özellikle Türk tasavvuf kültürünü derinden etkilemiştir.
Kerbela Olayı etrafında gelişen bu zengin malzeme folklor ve musikiye de intikal etmiş, Türk din musikisinde hadisenin cereyan ettiği ayda özellikle tekkelerde yapılan dini merasimlerde muharrem ilahileri ve mersiyeleri okunmuştur.