Hz. Peygamber, Haziran 629’da Beni Mürre kabilesini cezalandırmak için Galib b. Abdullah’ın emrinde 200 kişilik bir kuvvet hazırladı.
Bunlar bir süre önce Müslümanlara zarar vermişlerdi. Birliğin içinde Üsame b. Zeyd de vardı.
Bu genç çocuk Peygamber Efendimizin evlatlığı Zeyd’in oğluydu ve onu çok severdi. Savaş mahalline vardıklarında Galib, askerleri ikişerli gruplara ayırarak birbirlerini gözetip korumaların: kimsenin yanında arkadaşı olmadan geri dönmemesi konusunda onları uyardı. Sonra kılıçları çekip tekbir getirerek sabah vakti düşmana baskın düzenledi. Düşmandan bazılarını öldürüp bazılarını esir aldılar, koyun sürülerine el koydular. Üsame b.
Zeyd Ebu Said’le arkadaş yapılmıştı. İkisi geç bir vakitte çıkıp gelince komutan Galib onlara çok kızdı.
Bunun üzerine Üsame “Benimle alay eden Mirdas adlı bir adamın peşine düştüm. Tam yaklaşıp silahımı doğrulttuğum sırada “La ilahe illallah dedi.” Komutan “Bu durumda kılıcını kınına soktun mu?” diye sordu. Üsame “Hayır, ant olsun Allah’a, kılıcı can damarına ulaştırıncaya kadar sapladım!” karşılığını verdi. Komutan “Ne kötü bir iş yapmışsın! La ilahe illallah diyen birini öldürmüşsün!” dedi. Bunun üzerine Üsame çok pişman oldu ve kolları yanına düştü. Sefere katılanlar koyun sürüleriyle esirleri alıp yollarına devam ettiler.
Her kişiye ganimet alarak 10 deve veya buna denk koyun düşmüştü.
SONSUZ ÜZÜNTÜ
Yaptığından dolayı son derece üzülen Üsame b. Zeyd, yol boyunca yemek yiyemedi. Medine’ye gelince Hz. Peygamberin yanına vardı, Hz. Peygamber kendisini kucaklayıp öptükten sonra sefer konusunda bilgi vermesini istedi.
Söz konusu olayı da anlattığında Allah Resulü “Ey Üsame, la ilahe illallah dediği halde onu öldürdün mü?” diye sorunca; Üsame onun ölümden kurtulmak için şehadet getirdiğini dile getirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber “Doğru söyleyip söylemediğini anlamak için kalbini yarıp baksaydın ya!” diyerek kendisini azarladı. O sırada 16 yaşında bulunan ve Peygamber tarafından çok sevilen Üsame, kendisi için Allah’tan bağışlanma dilemesini istediğinde Hz. Peygamber “Kıyamet gününde bu la ilahe illallah sözü karşına getirildiğinde ne yapacaksın?” demeye devam edip durdu.
Üsame şöyle der: “Allah’a ant olsun, Hz. Peygamber bu sözü o kadar tekrarladı ki keşke daha önce değil de o gün Müslüman olaydım diye temenni ettim.” Üsame bu olayın ardından Hz. Peygambere bir daha kelime-i şehadet getiren herhangi bir kişiyi öldürmemeye dair yeminle söz vermiştir. Nitekim Hz. Ali ile Muaviye arasında meydana gelen çatışmalardan bu sebeple uzak durmuş, daha sonra Hz. Ali’nin haklı olduğu kanaatine vararak onun yanında yer almadığı için pişmanlık duymuştur.
AYET GELDİ
Benzer bir olay sahabeden iki kişinin daha başından geçmiş bunlar da savaş sırasında heyecanlarına yenilip kelime-i şehadet getiren kimseleri öldürmüşlerdi. Şu ayetin bu olaylar sebebiyle indiği söylenir: “Ey iman edenler!
Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selam veren (barış teklif eden) kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, ‘Sen mü’min değilsin’ demeyin.
Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (müslüman oldunuz).
Onun için iyice araştırın.
Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisa, 4/94)