Amr bin As

Amr b. As Arap dahilerinden olup zeki, şair, hatip, yetenekli, güçlü bir kişiliktir. Filistin ve Mısır fatihidir. Hakem olayındaki rolü önemlidir, Hz. Ali’nin karşısında yer almıştır. Yeni Siyer kitabından onun hakkında özet bilgi sunuyorum. Amr önceleri İslam’a inatla karşı çıkan biriydi.
Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarına katıldı, her defasında ölümden kurtuldu. İslam’dan o kadar uzaktı ki herkes Müslüman olsa bile ben Müslüman olmam diye düşünürdü.
Epey maceradan sonra Mekke fethinden bir yıl önce Müslüman olmaya karar verdi.
Olayı kendisi şöyle anlatır:

NASIL MÜSLÜMAN OLDU?

Müslüman olmak için Allah Resulü’nün yanına gitmek üzere yola çıktım. Yolda Halid b. Velid’le karşılaştım. Ona “Nereye ey Halid?” diye sorunca “Yol bana apaçık oldu! Bu adam peygamberdir. Ant olsun Allah’a, Müslüman olmaya gidiyorum!
Ne zamana kadar bekleyeceğim?” diye karşılık verdi. Ben de “Ant olsun Allah’a, ben de sadece Müslüman olmak için çıkıp geldim!” dedim. Medine’ye Hz. Peygamberin yanına vardık. Önce Halid b. Velid gidip Müslüman oldu ve biat etti. Sonra ben yaklaşarak “Ey Allah’ın Resulü, geçmiş günahlarım bağışlanmak üzere sana biat ediyorum” dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Ey Amr, Müslüman ol! İslam, daha önce işlenmiş günahları siler!” Ben de kendisine biat ettim ve döndüm. Bir adam Amr b. As’a “Sen oldukça akıllı bir kimsesin.
İslam’a girmekte neden geciktin?” diye sorunca kendisine şu cevabı vermişti:
“Biz, bize önderlik eden yaşlı ve akılları zirvelerde insanlarla beraberdik. Hiçbir dağ geçidine sapmadılar ki onları izleyip düzlüğe varmayalım. Allah Resulü peygamber olarak gönderilince onu inkar ettiler, biz de düşünmeden onları taklit edip kendisini inkar ettik, Onlar gidip de sıra bize gelince Hz. Peygamberin davasına bakıp üzerinde düşündük ve apaçık gerçek olduğunu gördük.
Böylece İslam kalbime yerleşti.”

ÖMRÜN ÇETELESİ

Amr b. As vefatından hemen önce yüzünü duvara doğru çevirip uzun süre ağlamış, daha sonra kendisine bunun sebebi sorulduğunda “Ben üç halden geçtim. Önce Hz. Peygamber’den daha çok kin duyduğum, hoşlanmadığım bir kimse ve bir fırsatım bulup da onu öldürmekten daha çok arzu ettiğim bir şey yoktu. Eğer bu halde ölseydim cehennemi boylardım. Sonra Allah kalbime İslam’ı soktu. Bu defa da Allah Resulü’nden daha çok sevdiğim, benim gözümde ondan daha yüce bir insan olmadı. Onun özelliklerini anlatmam istenseydi anlatamazdım. Zira kendisine olan saygımdan dolayı ona doya doya, doğrudan bakamadım. Bu halde öleydim cennet ehlinden olmayı umardım. Fakat daha sonra bazı işler üstlendik ki ne içinde olduğum durumu ve ne de bu durumda halimin ne olacağını biliyorum!” karşılığını vermişti.

Amr b. As’ın bir defasında “Ölüm vakti yaklaştığında aklı başında olup da ölümün nasıl olduğunu anlatamayanlara şaşıyorum!” dediği, kendisi bu durumdayken oğlu Abdullah anılan sözünü hatırlatıp ölümü anlatmasını isteyince “Ey oğulcuğum!
Ölüm anlatılamayacak kadar büyük şeydir. Fakat ben sana bir şeyler anlatmaya çalışayım. Ben şu anda kendimi, boynumda Radva Dağlarını taşıyor, karnıma hurma ağacı dikenleri saplanıyor ve ruhum iğne deliğinden dışarı çıkıyor gibi hissediyorum!” dedi. Ardından “Allah’ım! Bize emrettin, yerine getirmedik, bizi menettiğin şeyleri işledik.
Artık bizi bağışından başkası paklamaz!
Günahsız değilim, affımı diliyorum; güçlü değilim, yardım diliyorum! Senden başka ilah yoktur. Affınla imdadıma yetişmezsen mahvolurum!” diye niyazda bulundu.

Yorumlar kapatılmış.