Bağdat- 1

Geçtiğimiz haftalarda Bağdat’taki kutsal mekanları ziyaret imkanım oldu. İzlenimlerimi TDV İslam Ansiklopedisi’nden aldığım bilgilerle destekleyerek birkaç yazıda aktarmak istiyorum. Bağdat tarihi çok eskilere dayanan talihsiz bir şehirdir. Birçok defa el değiştirdiği görülür. Kanuni 1534’te şehre girdi. Fuzuli bu fetih için, “Geldi burc-ı evliyaya padişah-ı namdar” mısraı ile tarih düşürdü. Padişah Bağdat’ta kaldığı dört ay içinde Abdülkadir-i Geylani’nin cami ve türbesi için zengin vakıflar kurdu.

İmam-ı Azam’ın mezarını buldurup burada türbe, cami ve medrese inşa ettirdi.

Şah Abbas burayı işgal edince Sünni halka büyük zulüm yaptı ve katliamda bulundu; İmam-ı Azam ve Abdülkadir- i Geylani türbelerini tahrip ettirerek cami ve medreseleri ahır haline getirdi.

Katliamdan kurtulan Sünniler Bağdat’tan sürüldüler. Osmanlı Devleti, IV. Murad’ın çocuk yaşta bulunmasına ve İstanbul’da karışıklıklar çıkmış olmasına rağmen şehri kurtarmak için harekete geçti. Osmanlı ordusu 8 ay kadar Bağdat’ı kuşatma altında tuttu. İranlılar şehri tam teslim edecekken Osmanlı ordusunda çıkan hastalık ve ayrıca yorgunluk bu teslimi engelledi. Bağdat, Şah Abbas’ın halefi Şah Safi zamanında 1629’da İran seferine çıkan Sadrazam Boşnak Hüsrev Paşa tarafından ikinci defa muhasara edildi.

OSMANLI BAĞDAT’I
Bağdat 400 yıla yakın Osmanlı idaresinde kaldı. Burası kervanların buluşma yeri, Arabistan, İran ve Türkiye için önemli bir ticaret merkezi idi. Bağdat Lozan Antlaşması’na kadar hukuken Osmanlı Devleti’ne bağlı kaldı. Irak’ın 23 Ağustos 1921’de bir krallık haline gelmesi üzerine ise bu devletin başkenti oldu.

İslam medeniyetinin en önemli merkezlerinden biri olan, ancak Osmanlılar’a geçmeden çok önce bu özelliğini kaybeden Bağdat’ta Osmanlılar döneminde yeniden az da olsa ilim ve edebiyat sahasında ün kazanmış şahsiyetler yetişmiştir. Fuzuli, Bağdatlı Ruhi bunlardandır. Ruhi şiirlerinde insanların paraya esir oluşunu dile getirip kalitesiz kişilerden ihsan bekleyenlere, hırs ve tamah sahibi kişilere, şan ve şöhret düşkünlerine, alim geçinen cahillere, sahte mürşidlere çatarak insanları uyarmıştır.

İLİM VE TASAVVUF ŞEHRİ
Bağdat Fıkıh, Kelam, Tefsir, Felsefe gibi ilimlerin geliştiği, medreselerin yaygın olduğu bir şehirdir. Ayrıca Bağdat erken tarihlerden itibaren tasavvufun önemli merkezlerinden biri olmuştur. Tasavvufun gerçek kurucuları sayılan Ma’ruf-i Kerhi, Cüneyd-i Bağdadi, Seri es-Sakati, İbnü’s- Semmak, Haris el-Muhasibi, Ebü’l-Hüseyin en-Nuri, Ebu Said el-Harraz gibi alim sufiler Bağdat ve çevresinde yetişmişlerdi.

Bağdat’ın bir özelliği de tarih boyunca birçok savaşa sahne olması ve birkaç defa tahrip edilmesidir. En son, 2 Ağustos 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi bahanesiyle Amerika Birleşik Devletleri tarafından 17 Ocak 1991 gününden itibaren bombalanmaya başlandı. 40 gün süren bombardıman sonucu Bağdat’ın alt yapısı, özellikle yollar ve köprüler, sanayi ve askeri tesislerle su ve elektrik şebekeleri büyük ölçüde tahrip edildi. Demokrasi getireceğiz diyen Batılılar geride kaostan ve parçalanmış bir Irak’tan başka bir şey bırakmadılar. Bağdat’ın nüfusu halen 5 milyonun üzerindedir.

Yorumlar kapatılmış.