Kaside-i Bürde şairinin hikayesi

Ka’b b. Züheyr Mekke’nin köklü ve şair ailelerinden birinin çocuğudur. Babası ve başka yakınları gibi oda cahiliye devrinin önemli şairlerinden biridir. Mekke’nin fethinden sonra İslam’a ilgi duyarak kardeşi Büceyr ile birlikte Hz. Peygamber’le görüşmek üzere yola çıkan Ka’b, Medine’ye yaklaşınca kararından vazgeçti. Kardeşi Büceyr Medine’ye gidip Hz. Peygamberle görüştü ondan etkilenip Müslüman oldu. Ka’b’a haber göndererek onunda Müslüman olmasını istedi. O da kardeşine Hz. Peygamberin kendisini içki içirip aldatarak doğru yoldan uzaklaştırdığını, bu kararından dolayı onu zavallı sayıp Hz. Peygamberi hicveden, kötüleyen bir şiir yazıp gönderdi. Şiir gerçekten ağırdı. Büceyr şiiri Hz. Peygamber’e gösterdi, bundan dolayı çok incinen Hz. Peygamber Ka’b’ın görüldüğü yerde öldürülmesini emretti. O devirde Arap şiiri çok güçlü ve etkiliydi. Bundan İslamiyet zarar görecekti.

İÇTEN GELEN ÇAĞRI
Büceyr kardeşi Ka’b’a yazdığı cevap mektubunda onun batıl bir din üzere olduğunu, babasının ve dedesinin hiçbir değeri olmayan dininin kabul edilemeyeceğini bildiren bir şiirle düşüncelerini bildirdi. Her şeye rağmen Ka’b’tan ümidini kesmemişti. Mektubunda şunlar da vardı: Hz. Peygamberin kendisini şiirleriyle hicvedip üzen birçoklarını Mekke’de öldürttüğünü, bazı şairlerin kaçıp gittiklerini, fakat Hz. Peygamberin pişmanlık duyup kendisine sığınanlara bir şey yapmadığını, Medine’ye gelip af dilemesi halinde bağışlanacağını, aksi halde başının çaresine bakmasını bildirdi. Bunun üzerine büyük bir korkuya kapılan ve himaye isteği kabilesi tarafından kabul edilmeyen Ka’b başka çıkış yolu kalmadığını gördü. Medine’ye gitti, tanıdığı birinin evine uğradı, daha sonra onunla beraber Mescide varıp sabah namazını kıldıktan sonra arkadaşının yönlendirmesiyle kendisini tanımayan Hz. Peygamber’in yanına gelerek elini tuttu ve “Ey Allah’ın Resulü Ka’b b. Züheyr tövbe edip Müslüman olarak sizden eman dilemeye geldi, onu getirsem kabul eder misiniz?” diye sordu, Allah Resulü “Evet!” deyince “Ey Allah’ın elçisi, Ka’b b. Züheyr benim!” dedi, sonra kalkıp meşhur “Banet Suad” kasidesini okudu.

ŞİİRİN GÜCÜ
“Muhakkak ki Peygamber kendisiyle aydınlanılan, Allah’ın çekilmiş kılıçlarından bir kılıçtır” beytini söylediğinde Allah Resulü duygulanarak üzerindeki Yemen hırkasını (bürde) Ka’b’ın omuzlarına attı. Bu sebeple o şiir Kasde-i Bürde adıyla meşhur oldu. Gerek bu sebeple gerekse edebi değerinden dolayı tarih boyunca büyük ilgi gören ve üzerinde çok sayıda şerh ve nazire türünden çalışma yapılan kaside, birçok dile de çevrilmiştir. Muaviye bu hırka için Ka’b’a 10.000 dirhem teklif etmişse de o Hz. Peygamber’in hırkasını hiçbir şeye değişmeyeceğini söyledi, ancak Ka’b’ın vefatından sonra Muaviye hırkayı onun varislerinden 20.000 bin dirheme satın aldı. Emevi ve Abbasi halifelerinin büyük önem verdikleri ve törenlerde giydikleri hırka Moğol istilasından sonra Bağdad’tan Kahire’ye götürüldü, Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethinin ardından da öteki mukaddes emanetlerle birlikte İstanbul’a gönderildi. Osmanlı hükümdarları da Hırka-i Saadete büyük değer vermiş, tahta çıkış, sünnet, ramazanın on beşi gibi münasebetlerle yapılan törenlerde bu hırkayı ziyaret etmiş, bazı seferlerde yanlarında götürmüşlerdir. Bu hırka günümüzde Topkapı Sarayında Hırka-i Saadet Dairesinde bulunmaktadır. (Yeni Siyer kitabından)

Yorumlar kapatılmış.