Tabiat kanunları ve mucize

Hz. Peygamber’in katıldığı bazı savaşlarda su ve yiyecek konusunda büyük sıkıntı çekildiği, artık dayanılmaz hale gelindiğinde Peygamber Efendimizin duasının bereketiyle yiyeceklerin çoğaldığına ve herkesin ihtiyacını giderdiğine dair kaynaklarda çok sayıda bilgiler yer alır. En uzak, en kalabalık ve en zorlu savaş yolculuklarından biri olan Tebük Seferi sırasında da bununla ilgili çeşitli rivayetler nakledilir. Yolda bir ara çok şiddetli susuzlukla karşılaştıklarında Hz. Ebubekir Peygamber Efendimize gelerek “Ey Allah’ın Resulü, Yüce Allah sizin duanızı hep kabul etmiştir, bizim için Allah’a yakarsanız!” demiş, o da “Bunu yapmamı gerçekten ister misin?” diye sormuş ve “Evet!” cevabını alınca da ellerini semaya doğru açarak dua etmiş, yağmur yağmaya başlamış ve insanlar kaplarını doldurmuşlardı. Daha sonra gene su ihtiyaca ortaya çıkınca ashap kendisine şikayette bulunmuş, o da iki rekat namaz kıldıktan sonra dua etmiş ve beliren bulutlar yağmur indirmişti.
Gerek Tebük’e gidiş, gerek dönüş yolunda susuzluk çekilen bazı yerlerde bulunan az miktardaki suyun, Hz. Peygamberin duası bereketiyle çoğaldığına dair rivayetler vardır. Ordu Tebük’te konakladığında Hz. Peygamberin yanına gelenlere ikram etmek için birkaç defa Bilal’den hurma istediği, onun getirdiği çok az sayıda hurmayla birçok kişinin doyduğu ve hurmalarda bir eksilme gözlenmediği anlatılır.

MUCİZE Mİ İNSAN GAYRETİ Mİ?
Hz. Peygambere Kur’an dışında mucize verilmediğini ileri süren bazı kimseler çeşitli vesilelerle nakledilen bu tür rivayetleri uydurma sayarlar. Bunlar arasında gerçekten zayıf ve abartılı olanlar çıkabilir. Bu ve benzeri konularda şu soru haklılık taşır: “Madem böyle dua etmekle sonuç alınıyor idiyse neden her zaman bu yapılmadı ve birçok sıkıntı çekildi?” Cevap: Dünyaya imtihan için gönderildik. Sebep-sonuç ilişkisine dayalı tabiat kanunları (sünnetullah) herkesi bağlar.
Beşeri yönü itibariyle Hz. Peygamber için de bu geçerlidir. Nitekim o da aç kaldı, acılar yaşadı, savaşta tehlikeler geçirdi, yaralandı.
Ömrü maddi bakımdan güllük gülistanlık değildi.
Dünyada aklını, iradesini, bilgisini, tecrübe birikimini kullanarak hayatını devam ettirmek esastır. Ama bazı istisnai durumlarda Allah kendi koyduğu kanunları işletmeyebilir, onların dışında görüntüler olabilir.
Bu, peygamberde mucize, velide keramet, sanatkarda ilham, bilim adamında sezgi diye isimlendirilir.
Asıl olan genel geçer kurallardır, ötekiler istisnadır. Nitekim anlatılan, hurmaların bereketlenmesinin akabinde Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştu: “Eğer Rabbimden utanmasaydım (da böyle dua ededursaydım), Medine’ye varıncaya kadar şu hurmadan yemeye devam ederdik!” Bu da çok çaresiz kaldığında bu tür niyazlarda bulunduğunu göstermektedir.

HZ. PEYGAMBER’İN MUCİZESİ
Hz. Peygamber’i, hayatı tamamen mucizelerle örülü insanüstü bir varlık gibi takdim etmek doğru değildir.
Aynı şekilde Kur’an’daki eski peygamberlerle ilgili mucizelerin Hz. Peygamber’den esirgenip bazı olağanüstü olayların imkansız görülmesi de yanlıştır.
Ayrıca eski peygamberlerin mucizelerinde olduğu gibi, Hz. Muhammed’de peygamberliği mucizeyle ispat gibi bir amaç da yoktur.
Burada sıkıntılı bir durum karşısında ilahi yardım niyazı ve bunun kabulü söz konusudur. Dolayısıyla bu türden nakledilen olayların hiç değilse bir kısmının gerçekleşmesi ihtimal dışı değildir.
Ancak Allah Resulü’nün değeri bunlarla ölçülmez.
Peygamberliğin kendisi, yani Allah’tan vahiy almış bulunması değer ve makam bakımından, bütün bunların çok üstündedir. (Ahmet Özel’in Kutlu Hayatın İzinde / Yeni Siyer kitabından yaptığım uyarlamalar bu yazıyla son buluyor.)

Yorumlar kapatılmış.