26 Ağustos’tan 9 Eylül’e

1071 Malazgirt zaferiyle Anadolu’nun kapıları Türklere açıldı: “Bir Cuma sabahı, Allah’a karşı/ Malazgirt’te elli dört bin er/ Bestelediler en güzel marşı/ Allahü ekber Allahü ekber.”

Böylece Anadolu bizim ebedi yurdumuz oldu ve on yıl sonra Ege kıyılarına geldik. Bu topraklarda bir büyük medeniyet kurduk. Sonra devran döndü, kolumuz kanadımız kırıldı, “parçalandı bu ülkenin toprakları.” Dört bir yandan saldırıya uğradık. Bizi haritadan silmek istediler. Milletimiz silkindi, adeta küllerinden yeniden doğdu, toparlandı ve düşmanı ülkesinden attı.

İstiklal Savaşı’nı zaferle tamamlayan hamle, 26 Ağustos 1922’de, Malazgirt’ten 850 sene sonra yine bir Ağustos ayında, Mustafa Kemal komutasında Dumlupınar zaferiyle gerçekleşti. Bundan 15 gün sonra da 9 Eylül günü bu aziz vatan düşmandan temizlendi.

ŞAİRLERİN DİLİNDEN
Bütün bunları şairlerimizin dilinden görelim istedim. İlk şiirimiz Yusuf Ziya Ortaç’tan:

“26 Ağustos, gece sabaha karşı / Topların çelik ağzı çaldı bir hücum marşı.
Bu ölüm bestesinin içinde yandı dağlar / Altüst oldu siperler, eridi demir ağlar.
Fırtınadan yeleli, yıldırımdan kanatlı / Alevlerin içinden geçti binlerce atlı.
Çığlıkla, iniltiyle sarsıldı, köşe bucak / Savruldu gökyüzüne: kafa, kol, gövde, bacak!
Rüzgârlarla atbaşı yarış etti bu akın / Şimdi yakınlar uzak, şimdi uzaklar yakın!
Akdeniz, ayakları altında ordumuzun / Mavi bir atlas gibi serilmişti upuzun.
Çekti Kadifekale albayrağını yine / Güzel İzmir büründü yine eski rengine.
Süngüler ilk amaca tam on dört günde vardı / O gururlu alınlar yere düşüp yalvardı.”

Yusuf Ziya Ortaç, Başkomutan Mustafa Kemal’in “Ordular ilk hedefiniz Akadeniz’dir ileri!” emrinden esinlenerek bu şiiri yazmış olmalı.

★★★
Fazıl Hüsnü Dağlarca ‘Ses’lenir: “Verdi ana, baba canını / Gökler: “Daha da ver” dedi / Bir savaştı, Allah! Allah! / Su: ‘Allahu ekber’ dedi / Toprak ölüme taş iken / Taş ecele: ‘mermer’ dedi / Duyamadım bir Mehmetçik / Yüz düşmana neler dedi / Dağlar dağ oldu bir daha / Sömürgene: ‘yeter!’ dedi.”

★★★
Server Ziya’nın şiiriyle bitirelim:
“Otuz Ağustos…/ Ufukta bir duman, bir toz / Türk süvarisi yürüyor; uzakta / Top sesleri homurdanmakta / Köpük içinde, tere batmış atlar…/ Bunlar at değil / Ayaklı kanatlar / Sisli tepelerde gölgeler boğuşuyor/ Gölgeler düşüyor, kalkıyor, koşuyor / Süngüler parlıyor / Eziyor, vuruyor / Mehmetçik yeni Türkiye’yi yoğuruyor / Bir sürünün dağılışı / Boğulan bir boğazın kısık nefesi…/ Bir el, Akdeniz’i gösteriyor / Bir el ki, bütün cihana bedel / Uçuyor atlar / Köpüklü kanatlar / Kaçıyor gölgeler / Eriyor mesafeler…/ Dokuz Eylül, İzmir / Sanki bir Gelincik tarlası / İki sevgilinin kavuşması / Gözler yaşlı, denizler sapsarı / Sevinç içinde çırpınıyor / Akdeniz’in dalgaları.”

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*