Ayakkabı için kılınan namaz

Prof. Dr. Celal Kırca Erciyes Ü. İlahiyat Fakültesi dekanlığı yapmış, şimdi emekli olan biri. “Bir Nesle Mensubiyetin Hikayesi” adıyla anılarını yazmış (Çamlıca yayınları, 2018). 1960- 67 yıllarında İstanbul İmam Hatip’te okumuş. Emsallerinin çoğu gibi maddi durumu iyi olmayan bir aileden. Bir yurtta kalıyor, o günlere ait bir hatırası şöyle:

“İlim Yayma yurdunda en çok tanıdığımız kişi şüphesiz Hacı Raşit idi. Babacan tavırlarıyla herkesi memnun etmeye çalışırdı. Gelen yardımları dağıtırdı, fakat kendisinin belirlediği öğrencilere verir ve onları sevindirirdi. Bazı arkadaşlarımıza hiç yardım etmez, bazılarına az bazılarına daha fazla yardım ederdi. Ben hiç yardım almayanlar arasındaydım. Bir defasında fazla yardım gören arkadaşıma “Sen nasıl yardım alıyorsun?” dedim. İşin sırrını şöyle açıkladı: Hacı Reşit namaza geldiğinde sağında ya da solunda bulunan gençleri yanına çağırır, onlara yardım edermiş. Bunu ben bilmiyordum.

KAUÇUK TABAN
“Hacı Raşit’in cemaatle namaz kılmaya gelmesini bekler oldum. Benim gibi bekleyenler de olduğu için sıra bana ancak bir aya yakın bir çabamdan sonra geldi. Beni sağında görünce çağırdı. Odasına gittim. Neye ihtiyacım olduğunu sordu. Ben de ayakkabıya dedim. Ayakkabı numaram 39 veya 40 idi. Bana uygun ayakkabı yoktu. Üzüldüğümü görünce bir kart verdi ve tarif ettiği ayakkabıcıya gitmemi söyledi. Oraya gittim önce vitrine baktım; altı kauçuk, kahverengi bir ayakkabıyı gözüme kestirdim. İçeri girdim ve kartı verdim. Dükkân sahibi kartı alınca beğendiğim bir ayakkabı olup olmadığını sordu. Ben de vitrindeki o kahverengi ayakkabıyı gösterdim. Vitrinden o ayakkabıyı aldı ve bana verdi. Giydim, tam ayağıma göreydi. Bana “Beğendin mi?” dedi, “Evet.” dedim. “Öyleyse güle gülle kullan” diyerek beni yolcu etti.

VİCDAN AZABI
“Böyle güzel bir ayakkabıya sahip olduğum için çok mutluydum. Ama bu mutluluğum uzun sürmedi. Bir gece yastığa başımı koyduğumda vicdanımla baş başa kalmıştım. Kendi kendime “Celal sen bir aya yakın kıldığın namazları Allah için mi yoksa ayakkabı için mi kıldın?” dedim. Bu soru beni çok rahatsız etti. Uykularım kaçtı. Uzun süre uyuyamadım. Ne sağa ne de sola dönebiliyordum. Zira ranza gıcırdıyordu. Kimseyi de rahatsız etmek istemiyordum. O gece karar verdim, ayakkabı için kıldığım o namazları kaza edecektim. Kararımı da uyguladım. Sanırım on beş yirmi gün kadar o namazları tekrar kıldım. Ama sonunu da getiremedin. Belki de bu süre içinde kıldığım namazlar vicdanımı biraz olsun rahatlatmıştı.”

Ben de diyorum ki, 17-18 yaşındaki bir gencin kendini sorgulaması, ayakkabı için kıldığı namazlardan dolayı vicdan azabı duyması, çok takdire değer bir davranıştır. İşte bu, dinin ahlak yönüdür. Bugün her birimizin şiddetle muhtaç olduğumuz bir özelliktir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.