Musikide tekke tavrı

Türk din musikisi yüzyıllar boyu yaşanan İslami hayatın sonucu olarak ortaya çıkmış olup cami musikisi ve tekke (tasavvuf) musikisi olmak üzere ikiye ayrılır. Ortak birçok vasıfları olmakla beraber cami ve tekke musikilerinde farklı üslup ve tavırlar vardır. Tekke musikisinde tasavvufi bir lirizm ve coşku hakimdir.

Son zamanlarda “tasavvuf musikisi” diye anılan tekke musikisi, cehri (sesli) zikir yapan tarikatların zikirleri esnasında icra edilen musiki tarzı demektir. Bu tür daha çok ritme dayalı olup, bazen bir veya birkaç enstrüman da bulunabilir. Tekke musikisinde, kullanılan güftelere uygun şekilde tasavvufi bir lirizm, ilahi bir neşve, ritim duygusu, hareketlilik ve coşku hakimdir.

Zikir sırasında musiki eserlerini Zakirbaşı idare eder. Zakirbaşılık çok önemli bir görevdir. Zakirbaşı olabilmek için birçok ilahi bestesini hafızasında saklamak, geniş bir musiki kültürüne sahip olmak gerekir. Ben bunlardan Albay Selahattin Gürer (1896-1975) ve Kitapçı Salahaddin Demirtaş (1912-1997) Bey’leri tanıdım.

ZİKİR COŞKUSU
Bütün gelenekli sanatlarımızda olduğu gibi musiki de usta-çırak ilişkisi şeklinde aktarılır ve öğretilirdi. Bu durum Tasavvuf (Tekke) musikisinde ayrı bir önem taşır. Artık nota yaygınlaştı. Nota bilen her icracı, herhangi bir ilahiyi notasına bakarak seslendirebilir. Tıpkı notasına bakarak bir şarkıyı okuduğu gibi. Ama bu tür ilahi okuyuşta bir eksiklik görülür. Bunu lirizm, coşku veya duygu eksikliği olarak nitelemek mümkündür.

Eskilerin “Tekke tavrı” dedikleri bir okuyuş üslubu vardı. Peki bu nasıl kazanılır? En iyisi tekkede yetişmiş zakirlerden veya onlardan meşk etmiş ehil kimselerden birinden öğrenmekle olur. Buna “Fem-i muhsin”den yani iyi bir ağızdan meşk etmek denir.

Bunlara yetişemeyen genç icracılar ne yapabilir? Öncelikle bunu mesele edinmek, bu konuda ciddi bir merak sahibi olmak gerekir. Merak olursa, bilen birine ulaşılabilir. Ayrıca ustaların ses kayıtlarını bularak dinleyip taklit etmek de bir yoldur.

Zikir icrası sırasında ağırdan başlayarak, gittikçe hızlanan bir tempo takip edilir. Zikrin coşkusuyla velveleli, goygoylu, yer yer baskılı bir ritim ritim uygulanır. Zikir dışında veya konserde bir ilahi icra ederken bu abartılara yer verilmez. Ama gene de o coşkulu tarzdan bir iz, bir renk taşımak söz konusudur. İşte “Tekke tavrı” denen de budur.

LA EDRİ KONSERİ
Bütün bunları şunun için yazdım: Bu cumartesi, Türk Kültür ve Sanat Derneği’nin düzenlediği bir konser var. İstanbul’dan gelen “La Edri Tasavvuf Musikisi Topluluğu” sunacak. Mimar musikişinas Yusuf Ömürlü’den bu köşede söz etmiştim. Solist olarak onun evlatları Elif Ömürlü Uyar ve Emre Ömürlü’yü dinleyeceğiz.

Makine profesörü Emre Ömürlü, Kitapçı Salahaddin Bey ve Mevlithan Kazım Büyükaksoy’dan (1904-1993) dini musiki meşk etmiş olup, “Tekke tavrı”nı bilen biridir. Meraklılara duyurmak istiyorum.
Yer: Ahmet Priştina Kültür Merkezi, Karşıyaka. Tarih: 14 Mart cumartesi, saat: 20.00

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*