Muharrem düşünceleri

Eskiden hicri takvim kullanırdık. 1 Ocak 1926’da şimdiki miladi takvime geçtik. Muharrem ayı, eski hicri takvimin ilk ayıdır. Bugün 4 Muharrem 1443, yeni yılın 4. günü. Hicri yılbaşı da sevinçle karşılanır “Ey mübarek ay hoşgeldin safa geldin hele/ Ey cihan-ara hoşgeldin safa geldin hele” denirdi.
Eski yılbaşı günlerinde de bir takım kutlamalar yapılırdı. Mesela Muharrem’in birinde büyükler tarafından bereket parası verilirdi. Bu hem aile arasında, hem de eş dost arasında uygulanırdı.

KERBELA
İnsan hayatında sevinçler ve kederler iç içedir. Muharrem ayı aynı zamanda hüzün de taşır. Zira 680 senesinde, bu ayın onuncu günü Kerbela’da Hz. Hüseyin şehit edildi. 18 Ağustos cuma günü 10 Muharremdir.

Yetmiş iki silahsız insan Irak topraklarında Kerbela denen yere geldiklerinde yirmi bin Yezid ordusu tarafından çevrildi. Hz. Hüseyin Efendimiz şehit oldu. Bütün erkekler yok edildi. Sadece beşikteki Zeynel Abidin kurtuldu ve Ehlibeyt sülalesi oradan devam etti. Bütün bunlara üzülmemek asla mümkün değildir. Orman yangınları günümüzde bu hüznü daha da arttırdı.

Müslümanlık’ta matem yoktur. Ama geleneğimize göre; Peygamber Efendimizin torununa ve soyuna yapılan zulümlerden, çektikleri sıkıntılardan dolayı, hürmeten 1 Muharremden 10 Muharreme kadar bol su harcanmaz, temizlik, çamaşır, banyo gibi işler yapılmaz, yeni bir şey alınmaz, hediyeleşilmez, düğün ve eğlence yapılmaz.

Hz. Hüseyin kadar bütün İslam ülkelerinde özellikle Muharrem ayında ve bu ayın 10. gününde derin bir hüzünle anılan başka bir şahsiyet yoktur. Bunun sebeplerinden iki tanesi çok önemlidir: 1- Onun, Hz. Peygamber’in torunu oluşu, 2- Yakınlarıyla beraber gaddarca şehit edilmesi.

ALEVİ-SÜNNİ YAKINLIĞI
Tasavvuf kurumları yani tarikatler, Nakşilik dışında tamamı silsile olarak Hz. Ali’de son bulur. Bu sebeple onlarda “alevi neşve” ağır basar. Bütün Müslümanlar Ehl-i beyti çok sever. Ama tarikat mensupları bu konuda daha bir duyarlık gösterirler. Bu bakımdan alevi-Bektaşi zümrelerle tasavvuf erbabı arasında daha fazla yakınlık vardır. Sünni tarikatlerdeki ilahi ve nefeslerle Alevi-Bektaşi deyiş ve nefeslerinin pek çoğu aynıdır. Yunus Emre’nin, Pir Sultan’ın, Nesimi’nin şiirleri hem tekkelerde hem de Alevi Cem ayinlerinde çalınıp söylenir. Toplumumuzda var olduğu ifade edilen alevi-sünni ayrışmasının ne kadar yapay olduğu böylece anlaşılır.

Samiha Ayverdi’den: Hz. Hüseyin ve Muaviye her zaman ve herkeste var. İçimizdeki iyi duygular Hüseyin, kötüler Muaviye’dir. Çalışma ve hizmet aşkımız Hz. Hüseyin; kinlerimiz, nefsani isteklerimiz, kibir ve gururlarımız Muaviye demektir. Kendimizi hep kontrol etmeliyiz, acaba kimin tarafındayız?

Tarafımızı seçemediğimiz şuradan belli ki, maalesef Kerbela, Necef, Bağdat yıllardır kan ağlıyor. Bu kutsal topraklar emperyalist güçlerin at koşturduğu, modern silahların kan kustuğu yerler oldu. Oradaki insanlar Kerbela acısına benzer felaketler yaşıyor. Aynı dinin mensupları, aynı kitaba, aynı Peygambere inanan kimseler, dış tahriklerle, mezhep ayrılığı bahanesiyle birbirlerini boğazlamak için tetikte bekliyorlar. Bu ne acı ne hazin bir tecellidir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.