Benim adım dertli dolap

Aşık Yunus’un “Benim adım dertli dolap” diye başlayan şiirini ve ilahisini çoğumuz biliriz. Bu tür şiirlere “Dolap-name” denirmiş. Bu konuda Türkan Alvan 300 sayfalık harika bir kitap yazmış: “Benim Adım Dertli Dolap“. Alt başlığı “Türk Edebiyatında Dolap-Name” (Büyüyen Ay yayını, 2021).

Burada söz konusu olan dolap, yüksekten akan suyun gücüyle dönen ve değirmen taşının döndüren mekanizma demektir. Ayrıca nehirler üzerine kurulup suyun akışıyla sürekli dönen, bu sırada üzerine tespit edilen kovalarla dışaraya su aktaran büyük dolaplar da vardır. Türkan Alvan’ın kitabından öğrendiğimize göre, dolab-name şiirlerinde su dolabı ilahi aşk derdiyle inleyerek döner. Hama şehrinde Asi Nehri üzerinde kurulu meşhur su dolabı insanı temsil eder. Dolap günahlarına tevbe eder, gözyaşlarıyla durmadan döner, iniltisi kilometrelerce öteden duyulur. Allah ve Resulune aşıktır, asıl vatanına özlem duyar.

EŞYAYA SAYGI
Yazar şöyle der: Atalarımız eşyaya hürmet ederdi, insana hizmet ettiği düşüncesiyle derviş yastığını, su içtiği bardağı öperdi. Ağaç kesmeye giderken ormandaki diğer ağaçları incitmemek için baltasını bezle saklayan köylülerimiz vardı. Değiştik, unuttuk. Bu yüzden günümüzde dolap deyince mutfak dolabı aklına gelen yeni nesillere dolab-namelerin muhtevasını anlatmak epey zor. Canlı cansız her varlık kendi dilince konuşur. Her şey Hakk’ı tesbih eder. Su dolapları da böyledir.

HİLKATİN SEBEBİ AŞK
Yaratılışın sebebi Allah’ın zati aşkıdır. Yaratmak sevmek demektir. Her varlık bu ilahi aşktan bir öz taşır ve aslını özler. Hayvanlar, bitkiler, canlı cansız her şey yaratıcısına özlem duyar ve kendi dilince O’nu zikreder. Su dolapları da böyledir. Bu yüzden dolab-name türü şiirlerde, cansız varlıklar şairlerin sorusu ile dile gelir, gönül derdini anlatırlar. Kamil insan, ney ve dolap her biri ilahi aşk acısı çeker; Allah’tan ayrı düşmenin derdiyle inler. Dünya gurbettir, insan asıl yurdundan kopmuştur. Kamil insan asıl vatanı olan beka alemini özler, sonunda dönüş O’nadır. Yaratılmadan evvel, Elest Bezmi’nde Allah’la bir olan insan, O’na verdiği sözü unutmamalı, dünyanın faniliğine aldanmamalıdır. Dolapnamelerde bu gibi fikirler işlenir.
Bu tarzın öncüsü Aşık Yunus’tur. Onun bu tarz şiirinde aslına, elest bezmine özlem vardır. Burada dolap Cenabı Hakk’a ve Peygamber Efendimize özlem duyan aşık dervişin sembolüdür. Fani dünyada çekilen bir takım dertler, belalar, imtihanlar vardır. Ama aşk derdi hepsinden üstündür:

Dolap niçin inilersin/ Derdim vardır inilerim/ Ben Mevla’ya aşık oldum/ Anın için inilerim.
Benim adım dertli dolap/ Suyum akar yalap yalap/ Böyle emreylemiş Çalap/ Derdim vardır inilerim.
Beni bir dağda buldular/ Kolum kanadım kırdılar/ Dolaba layık gördüler/ Derdim vardır inilerim.
Suyum alçaktan çekerim/ Dönüp yükseğe dökerim/ Görün şu ben ne çekerim
Derdim vardır inilerim.
Yunus bunda gelen gülmez/ Kişi muradına ermez/ Bu fani de kimse kalmaz/ Derdim vardır inilerim.

T. Alvan’ın divan şiirini, halk ve tekke edebiyatı ürünlerini iyi bildiği, zengin bir edebi birikime ve hazmedilmiş bir tasavvuf kültürüne sahip olduğu anlaşılıyor. Yer yer kaliteli resimlerle zenginleştirilmiş kitaba bir de “dizin” konsa iyi olurdu. Yazara ve yayıncıya teşekkürler.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.