Ayni Ali – 2

Bir önceki yazımızda Manisa’daki Ayni Ali’den ve bir menkıbesinden söz etmiştik. Buna göre halk, II. Bayezit zamanında yaşamış bu tarihi şahsiyetin İstiklal Savaşımıza katıldığına inanıyordu.
Bu gibi konuları düz mantık ve akıl yürütmeyle anlamak zordur. Metafizik meseleler farklı bir boyutta ele alınır.
Tarihi bilgi kuru ve soğuktur, bilim adamlarının alanıdır. Menkıbeler ise daha cazip ve canlıdır, halkın fazlaca ilgisini çeker. Menkıbe şöyle tarif edilir:
“Din büyüklerinin, kahramanların ve tarihi şahsiyetlerin üstün vasıflarını, ahlaki meziyetlerini, olağanüstü iş ve davranışlarını destani-efsanevi bir üslupla anlatan fıkra, hikaye ve yazılardır.”
Zamanla menkıbe ve destanların daha da süslü, renkli ve yer yer abartılı hale geldiği, güncellendiği görülür. Bunlar da kendine göre tarihi ve sosyolojik bir değer taşır. Menkıbe ve destanlar halk gözüyle görülen, halk ruhuyla duyulan ve halkın hayalinde masallaşan tarihlerdir. Onun için eğitim-öğretimde iyi sonuç verirler.
***
Prof. Ali Köse “Türbeler” adlı araştırmasında “Hayali Veli” türbelerinden söz eder. Şöyle der: “İnsanlar inanıyorlar ve bu inançlarının sorgulanmasından hoşlanmıyorlar. Bir mekana bir kutsallık atfedince gerçeğin ne olduğu onlar için artık önemsiz hale geliyor.”
Ayni Ali hayali bir şahsiyet değildir. Adını taşıyan bir türbe ve cami bulunmaktadır. Fatih ve II. Bayezit zamanında yaşamış bir Bektaşi şeyhi olduğu, tekkesine bir takım arazi ve emlakin vakfedidiği ifade edilir.
Ayni Ali’nin adı halk arasında Aynalı Baba diye de geçer. Buna göre Aynalı Baba başlığına ve üzerine ayna parçaları yerleştirmiş bir meczuptur. Böylece sanki, “üstümdeki aynalarda kendi içinizi seyredin” demek istemiştir.
Meczup, mecnun yani “deli” demek değildir. “Allah aşkıyla aklı başından gitmiş, dünyaya aldırmaz duruma gelmiş olan kimse, cezbeli, Hak aşığı” demektir. Her beldenin meczupları vardır, halkımız onlara saygı duyar ve hoş tutmaya çalışır.
Bizde ilk tasavvufi roman A’mak-ı Hayal (Hayalin Derinlikleri) adlı romandır. Filibeli Ahmet Hilmi’nin (1865-1914) bu romandaki kahramanı Ahmet Raci, Aynalı Baba’nın irşadlarından istifade eder. Yazar muhayyilesinde eski Aynı Ali’yi, Aynalı Baba’ya dönüştürmüş olabilir.
***
Bir menkıbeyle bitirelim: Ayni Ali’nin türbedarı bir kadın 1877 Osmanlı-Rus Savaşına katılan oğlundan haber alamadığı için üzgündür. Kadın, evlat hasretiyle: “Yıllarca sana hizmet ettim. Türbeni tertemiz tuttum. Sen de evliya isen oğlumdan bir haber!” deyiverir. Geceleyin bir ses, “Ana, anacağım” der. Kapıya koştuğunda karşısında oğlunu bulur. Oğlu şöyle anlatır: “Ana ben Moskof’a esir düştüm. Bir kaleye götürdüler ayaklarımdan taşa bağladılar. Dün gece uzun boylu, Hz. Ali gibi kuvvetli, tertemiz bir insan geldi, ‘Bismillah’ dedi, zinciri kopardı ve beni alıp geldi.”

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*