Azerbaycan mazlum ülkelerden biridir. Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte bağımsızlığına kavuştuysa da henüz ordusu ve güçlü bir yönetimi yoktu. Sovyetler çekilirken onlardan kalan silahlar ve Rus komutanların desteğiyle Ermeniler, Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ı işgal etti. Azerbaycan halkı 28 yıldır Karabağ acısıyla yanıp tutuştu. Şiir, müzik, edebiyat yoluyla Karabağ hasreti hep diri tutuldu. Azerbaycan’da yönetim istikrar bulduktan sonra, petrolün ve doğalgazın da değerlenmesiyle ordunun kuruluşu ve güçlendirilmesi için çalışıldı. Türk komutanların da eğitim desteğiyle asker güçlendi ve modern silahlarla donatıldı.
Ermenistan, Azerbaycan’a kıyasla çok küçük ve fakir bir devletçiktir. Ama Avrupa ve Amerika’daki etkin diasporasının güçlü desteği arkasındadır. Ayrıca yakın tarihlerde Rusya hep Ermenilerin yanında oldu. Bütün bunlara güvenen ve içeride zor durumda olan Paşinyan bir kumar oynadı ve Azerbaycan’a saldırdı.
Ama feci şekilde yanıldı. Patronu Rusya bu defa fazla yüz vermedi. Putin, Azerbaycan’ın arkasında olan Türkiye ile bozuşmamak için Ermenistan’a eskisi gibi destek sunmadı. Böylece 27 Eylül’den bu yana devam eden savaş sonunda işgal altındaki Karabağ’ın yüzde 40’ı kurtarıldı.
Son Çar Putin bu kadarını kafi görmüş olmalı ki, ateşkes ilan edilmesini istedi ve Barış gücü adı altında askerini Karabağ’a gönderdi. Nahçıvan üzerinden Türkiye’ye yol açılması bir başarı. Gün olur Hocalı ve Kelbecer de kurtulur inşallah.
ŞUŞA
Son kurtarılan Şuşa stratejik bakımdan önemli bir şehirdir. “Şuşa şehrini kim kontrol ederse, Dağlık Karabağ’ın da tamamını kontrol eder” denir.
Şuşa, doğal güzellikleriyle de dikkati çeker. Şifalı pınarlarıyla ünlüdür. 3 tarafı dağlık olması nedeniyle adeta doğal bir kaleyi andırır. Çevresi ormanlarla kaplı, çok sayıda mesire alanına sahip güzel bir şehirdir. Seçkin bilim ve kültür adamlarının burada doğması dolayısıyla sadece Şuşalılar için değil, bütün Azerbaycanlılar için önemli bir kenttir. Karabağ’ın sembol şehri olarak kabul edilen Şuşa, ünlü besteci ve müzisyenleri nedeniyle “Azerbaycan müziğinin beşiği” diye de nitelendirilir.
Türk düşünce tarihinin önemli şahsiyetlerinden olan Ağaoğlu Ahmet (1869-1939) de Şuşa’da doğdu ve ilk ve ortaokulu orada okudu. Şuşa müzeler, anıtlar, okullar, camiler ve daha pek çok eseri bünyesinde barındıran bir şehirdi.
1977’de koruma altına alınmıştı.
Azebaycanlı şair Samed Durgun’un “Şuşa” şiirinin Türkiye Türkçesine aktarılmış şekliyle bitirelim:
Koynuna girmeye kalmıştır bir az / Gönül ferahlayıp eyledi pervaz / Ölmeyip göreydim seyrini her yaz / Sende vardır başka letafet Şuşa.
Dağlarından kopar havalı yeller / Ah o serin yeller sefalı yeller / Dağıtıp huşumu (aklımı) divane eyler / Visalin herkese saadet Şuşa.
Hırdaca hırdaca (usul usul) yağışın yağar / Çen çisek (sisler) içinden güneşin doğar / Bir ağız bir bulak (pınar) suyunu soğar / Eyleyirsen yine kıyamet Şuşa.
Bir acep gülşendir toprağın taşın / Dumanlı dağlardır hayat yoldaşın / Bir ağrı gördü mü ömründe başın / Ey fıtran (doğal) halk olmuş tababet (şifa) Şuşa.
Bir yanıt bırakın