Bir modern zaman menkıbesi

Ali Denizci’den yeni haberdar oldum. İstanbul’da “Deliler ve Veliler Derneği”nin kurucusu. Balat’ta bir mekanı var, çevresindeki gönüllüler ile her türlü ihtiyaç sahibine yardım ediyorlar. İlgi çekici bir hayat hikayesine sahip. Feleğin çemberinden geçmiş.

Ali Denizci Boğaz’da Yeniköy’de varlıklı bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Çok para kazandı, anarşist oldu. Bira ara her çeşit uyuşturucu kullandı. 3 buçuk yıl sokaklarda yatıp kalktı. Aşiyan mezarlığında bir kabir yaptırıp içinde yaşamaya başladı ve orada değişti. Sonunda aradığını buldu.

Ona göre egomuz (benliğimiz) o kadar şişkin ki, kendimizden başka bir şey görmüyoruz. “Ben milyon dolarları dağıttım, kendimi aşıp özgürleştim. Kendinden geçmeden mutlu olamazsın. Kendinizi değiştirmeden bir şey yapamazsınız. Mutlu olmak istiyor musunuz? Kendinizden vaz geçip delirmeniz gerekir ki ‘veli’ olasınız” der.

Ali deniz birçok seminer ve sohbetlere katılmış, bunların Youtube’ta bulabilirsiniz. Aşağıdaki bilgileri, Galatasaray Üniversitesinde yaptığın bir söyleşiden özetledim.

YAHYA EFENDİ’DE

Bir gün Beşiktaş yamaçlarındaki Yahya Efendi Türbesi’nin kenarında içiyorum oranın Boğaza nazır manzarası çok güzel. Cami imamı yanıma geldi “Burada içemezsin!” dedi. Buna bir vurdum aşağı yuvarlandı. Polise şikayet etti, 2 gün nezarette yatıp çıktım. Adamı tehdit ettim, “Burada kalırsan evini yakacağım, gideceksin buradan” dedim. Tayinini istedi, gitti.

Yerine başka biri atanmış. Gittim rakı şişesini her zaman içtiğim yere koydum, içmeye başladım. Lojmanın penceresi açıldı, yeni imam “Hoş geldin” dedi. “Eyvallah” dedim. “Bekle geliyorum” dedi. Muştamı, bıçağımı hazırladım. Niyetim onu da aşağı doğru yuvarlamak. Hoca geldi, ama bir garip geldi. Elinde bir tepsi; içinde erik, kiraz, yenidünya ve çilek var.

Adı İsmail’miş. Rakıyı gösterdi “Bundan hiç içmedim ama yalnız içilmediğini biliyorum” diyerek yaklaştı. “Bir dakika, sen sarhoşa meze mi taşıyorsun?” dedim.

-Valla sarhoş marhoş bilmem, burası benim fakirhanem, sen de Allah’ın bir misafirisin, dedi. Yanıma oturdu. “Ben ateistim, Allah’a falan inanmam” dedim. “Yahu, Allah sana inanıyor ki buraya gönderiyor” dedi. Kendisi bir tarikat mensubu.

Sonraki günlerde ben gidip geliyorum, orada içiyorum. Her seferinde “Karnın aç mı?” diye soruyor. Mutlaka meyve veya kuru yemiş getiriyor.

Bir gün dedim ki: “Namaz kılacağım ama hem ateistim, hem 24 saat içiyorum, abdest de olmuyor, namaz da olmuyor.” Bana dönüp, “nereden biliyorsun?” dedi ve devam etti: “Bak abdest alman bir sevap, namaz kılman bir sevap; içki içmek bir günah, ikiye bir, istiyorsan kıl” dedi. Herif enteresan bir adam.

ALLAH KURTARSIN

Neyse bir gün (1991 MD) Yahya Efendi’de yukarıda mezarlıkta uyuyorum. Benim İslam’la barışmama sebep olan hadise gerçekleşti. Uyandım, baktım şişede içki kalmamış. Cebimdeki paraya baktım, yetersiz. Ne yapmalıyım diye düşünürken, 2 ihtiyar bana doğru gelmeye başladı, onların arkasından 5-10 ihtiyar daha geliyor. Görünüşleri gayet sakin, belli ki içki içiyorum diye linç etmeye geliyorlar diye düşündüm.

İlk ihtiyar yaklaştı yüz lira bıraktı, “Allah kurtarsın” dedi. İkinci ihtiyar bir tomar para bıraktı. Gelen giden para bırakıyor. Uzun bir paltom vardı, bütün ceplerimi para ile doldurdum.

Halüsinasyon falan da değil, krizde değilim. Bir yığın para oldu. Bunlar gittiler. Aşağı indim, günlerden Cuma idi. Hocayı gördüm, bu adam kesin benim için bir şey söylemiş diye düşünüyorum, yanına vardım. “Hoca, dedim, ne söylediysen iyi söylemişsin, iyi para topladım. Bunu sürekli yapalım ve kırışalım.” Hoca dedi ki: “Ali Bey para senin, ne istiyorsan yaparsın. Gönül ister ki tedavi ol, ama para senin.”

ALLAH’IN BİR KULU

Çıktım yanından, orada tespih satanlar var, onlara sordum, hoca demiş ki: “Buraya Allah’ın bir kulu geliyor ve içiyor, başka yere gitmiyor. Siz onu yargılıyorsunuz, tiksinerek bakıyorsunuz, çünkü onun bugünkü halini görüyorsunuz, dün neredeydi bilmiyorsunuz, yarın nerede olacak bilmiyorsunuz. Kendi dününüzü ve bugününüzü görüyorsunuz, yarın nasıl olacaksınız bilmiyorsunuz. Allah alır sizi onun yerine koyar veya daha kötü bir duruma. O adama yardım edin, yargılamayın.”

Ben bunları duyunca çok kötü oldum. Verilen paraları bir poşete koyup hocaya götürdüm. “Paraya dokunmadım, buyurun” dedim.

İçkiyi, uyuşturucuyu bıraktıktan sonra annem, babam, kardeşlerim sevindi, fakat hep çıkar ilişkisiyle sevindiler, çünkü rezaletten kurtuldular. Gerçekten sevinen bir tek insan vardı: İsmail Hoca. Ve parayı almadı, “Sen sokaktaki adamı tanıyorsun, dedi, onlara yardım et.” İşte derneğimizi bu parayla kurduk.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*