Ermeni saatçi ve Türk çırağı

Lütfi Filiz (1911-2007) Tire’de saatçilik yapan kültürlü biriydi. Hatıraları “Evveli Nokta Ahiri Nokta” adıyla kitaplaştı (Pan yayıncılık). O yıllarda geçerli bir meslek olan saatçiliği babası Abdurrahman Efendi’den öğrenmiş.
Abdurrahman Efendi önce hafızlığını bitirmiş, sonra saatçi çırağı olmuş zeki, namuslu ve dürüst bir Türk gencidir. İkinci ustası Ermeni Avedis, bir namus meselesi yüzünden İstanbul’u bırakarak Tire’ye gelmiştir. Çok iyi bir saatçidir, ama unutamadığı kahredici olay sebebiyle gece gündüz devamlı içmektedir.
Avedis usta nihayet hastalanır, şuuru zedelenir. Çırağı Abdurrahman onu Tire’deki Rum hastanesine götürür. Fakat mezhebi farklı diye kabul etmezler.
***
Abdurrahman, ustasını trenle İzmir’e götürür. Alsancak istasyonundan bir hamalın küfesiyle taşıtır ve Ermeni saatçi Vahanyan’ın mağazasına varır. O zaman İzmir’in en iyi saatçileri Ermenilerdir ve çok zengindirler.
Bir Müslüman olan genç çırağın Ermeni ustasıyla bu kadar yakından ilgilenmesi onları şaşırtır. Avedis ustaya sahip çıkar ve bir hastaneye yatırırlar.
Avedis biraz kendine gelince “Hafızım nerede?” diye sorar. Abdurrahman “Buradayım usta” deyince, artık iyileşmesinin mümkün olmadığını söyleyerek, dükkanındaki malzemeleri ona devretmeyi ister. Bir liste çıkarılır, fiyat belirlenir.
Abdurrahman Tire’ye gider, tek mülkü olan zeytinliğini satar, borcunu ödemek için İzmir’e dönerse de ustası iki gün önce ölmüştür.
İzmir’deki Ermeni saatçiler genç çırağın vefasına ve sadakatine hayran kalmışlardır. Tire’ye döndükten bir hafta sonra bir at arabası dolusu saat gelir. Duvar saati, çalar saat, kol saati, her çeşit saat vardır. Bunları İzmir’deki Ermeni saatçi esnafı göndermiştir. Senet, kayıt hiçbir şey yok. “Acele etme, satınca bedelini gönderirsin” yazılı bir pusula vardır.
Saatler hemen satılır, parası gönderilir, saat dolu sandıklar gelmeye devam eder. Böylece Abdurrahman kısa zamanda çok para kazanır. Olayın geçtiği tarih 1895 yılları olmalıdır.
***
Osmanlı, çok uluslu ve çok dinli bir devletti. Yönetimindeki topraklarda huzur vardı. “Pax Otomana” yani Osmanlı Barışı sözü bu gerçeği yansıtır. Osmanlı parçalandıktan sonra, onun hakim olduğu Balkanlarda, Orta Doğu’da ve Afrika’da bir türlü huzur sağlanamadı.
Ermeniler Osmanlı’da “teb’a-yı sadıka”, sadık vatandaş diye anılırdı. Meslek sahibi ve mutlu idiler, bazıları devlet yönetiminde görev aldılar.
19. asırda İmparatorluğumuzu parçalamak isteyen Rusya ve Avrupa devletlerinin oyununa gelerek silahlandılar, araya düşmanlık girdi, iki taraf da çok zarar gördü. Tehcirle bütün dünyaya dağılan Ermeni lobilerinin “soykırım” iddiaları can sıkıcıdır. Bu sene 100. yılı dolayısıyla gene birçok tantana yapılacak.
Yukarıda anlatılan Ermeni saatçi Avedis ve Müslüman çırağına dair olay tek örnek değildir. Asırlarca güven içinde beraberce yaşadık. Aramıza giren fitne ve düşmanlık bitecek gibi görünmüyor.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.