Hangi Mevlana

Hz. Mevlana’nın 750. Vuslat yılı çalışmaları Konya’da muhteşem bir törenle noktalandı. Prof. Mahmut Erol Kılıç’ın Mesnevi sohbeti güzeldi. Ben de bugünkü köşemi ona ayırıyorum. Darulmülk Konya Dergisinde çıkan bir röportajından özetledim. Şöyle demiş:

Mevlana kendi hayatında bile iki veya üç kere sema etmiş birisidir. Mevlevilik sadece sema töreni değildir, Mevleviliğin bir felsefesi, bir düşüncesi vardır. Mesnevi dersleri, Mesnevi şerhi vardır. Musiki vardır. Birçok konusu vardır Mevleviliğin. Çile vardır, çilenin felsefesi vardır. Matbah eğitimi vardır, matbahtan geçiş vardır. Mevlana’nın düşünceleri üzerine uzun uzun şerhler yapmak lazımdır. Bugün kuantum fizikçileri, sicim teorisyenleri, Mevlana’nın “Evrende her nesne birbirine görünmez bir sicimle bağlıdır” beytinin üzerinde çalışmalar yaparak bu görüşe vardıklarını söylüyorlar.

HERKESİN BİR MEVLANA’SI VAR

Hz. Mevlana’nın sözlerinden ve şiirlerinden birileri öyle bir Mevlana tipi inşa ediyorlar ki şaşırmamak elde değil. “Gel ne olursan ol yine gel, gel ama öyle gel, geldiğin gibi de kal” şeklinde, böyle laylaylom, new age tarzı, papatya çocuklarının Mevlana’sı var.

Görünüşe bakarsanız bugün New York’ta bir Mevlana var. Tahranda bir Mevlana var. İstanbul’da bir Mevlana var. Konya’da başka bir Mevlana var. İstanbul’da bir Mevlana var. Konya’da başka bir Mevlana var. Arap dünyasında ise Mevlana maalesef hiç yok! Yani herkesin bir Mevlana’sı var. Dolayısıyla, Mevlana’yı doğru anlamamız gerekiyor.

Tuhaf olanı şu ki, Hz. Mevlana mezarından kalksa gelse, Ankara’da Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan içeri alınmaz! Bu, çok ama çok önemli bir noktadır. Birçok yerde söyledim, yazdım, tekrarlıyorum. Her sene 17 Aralık geldiğinde Mevlana’yı anlatan bir Cuma hutbemiz bile yoktur.

CEMAL VE CELAL TECELLİSİ

Tasavvufta, cemal ve celal tecellisi diye iki tecelli vardır. Bir menkıbeyle anlatalım: Bir devirde, zamanın kutbu dedikleri bir kumaş satıcısı bulunmaktaymış. Bunu işiten bir kadın onun işyerine gider ve kendisini denemek ister: “Bana şu kumaşı indirir misin”, der.

Kumaşçı, hemen indirir. Onu beğenmez, bir diğerini indirtir. Sonra “Onu da beğenmedim” der diğerini indirtir. Bir saat boyunca dükkanda en üst en zor yerlerdeki kumaşları dahi indirtir, “Hiçbirini beğenmedim, almıyorum” der. Dükkan sahibi der ki; “Siz bilirsiniz hanımefendi, nasıl arzu ederseniz.”

Kadın der ki: “Gerçekten bu zat zamanın kutbu olmalı, o kadar eziyet ettim kızmadı bile”. Durumu herkese anlatır. Onu dinleyen arkadaşlarından biri bir süre sonra aynı dükkana gider. “Bana bu kumaşı indirir misin?” der, indirir, “Beğenmedim bunu” der, “Şunu indir”. “Olur hanımefendi” der İkinciyi indirtir. “Bunu da beğenmedim şu üçüncüyü indir”. “Son hakkın hanım!” der kumaşçı. Üçüncüyü de indirir. “Bunu da beğenmedim der” kadın. “Şunu da indir” deyince; “Hanım hanım! O zat gitti, onun yerine ben geldim, o cemal kutbu idi, ben celal kutbuyum. Hakkın üçtür. Alıyorsan al, almıyorsan çık dışarı!” der.

Mevlana’nın adı Celaleddin’dir, Mevlana ile uğraşanların başlarına pek hayırlı şeyler gelmemiştir. Cemal de, Celal de Allah’tandır. Yani Allah’ın cemali ve celali vardır. Ama cemali celaline galiptir.. Asıl olan celaldeki cemali görebilmektir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.