HASTANE MANZARALARI

Hastanedeyiz. Profesör hekim bir yakın hastasının yataklı tedavi görmesine karar verdi. İlgili görevliyi telefonla aradı: “Boş yatağımız var mı?” Cevap olumsuz. “Bir de Endokronoloji servisine bakar mısın?” Cevap gene olumsuz. Boş yatak yok.

Dokuz Eylül Ü. Hastanesi devamlı gelişen ve büyüyen bir sağlık kuruluşu. 25-30 yıldan beri sürekli ilave inşaat yapılır. Buna rağmen yatak sıkıntısı çekiliyor.

İzmir’de sağlık ve tedavi kurumları hayli çoğalıyor. Gerek özel, gerekse devlete ait, her yıl yeni ve modern hastaneler açılıyor. Hangisine giderseniz gidin, hepsinde izdiham ve yoğunlukla karşılaşırsınız.

Ben şöyle yorumluyorum: Sağlık konusu her zaman önemlidir. Ülke olarak ekonomik seviyemiz yükseldi, hastanelere ulaşmak kolaylaştı. Sonuçta bir talep patlaması doğdu.

Mevcut iktidarın en başarılı yönü sağlık alanında oldu. Geniş halk kitleleri sağlık hizmetlerini daha kolay ve daha ucuz alabiliyor. Güzel bir sonuç, ama bu yüksek talebi karşılayacak daha çok yatırıma ihtiyaç var.

Evet, büyük yatırımlar yapılıyor, ama kafi gelmiyor. Hükümet bindiği dalı kesmek istemiyorsa, sağlığa daha fazla kaynak ayırmalı. Hastane hizmetleri ve yatırımlarının pahalı olduğunu biliyorum. Ama insan sağlığı ve vatandaş memnuniyeti her şeyin önündedir.

GEÇ RANDEVU

Bir kısım hastalıkların teşhisinde MR sonuçları çok yararlı oluyor. Ama Radyoloji’den MR (manyetik rezonans görüntüleme) randevusu alabilmek bir mucize. Haftalar, aylar sonrasına sıra verilir. Dokuz Eylül Hastanesinde bu cihazların 24 saat çalıştırılmasına rağmen talebi karşılayamadıklarını söylediler.

Çare; daha çok MR ünitesi açmak, daha çok teknik eleman yetiştirmek. Bu da paraya bağlı. Ama müşteri (vatandaş) memnuniyeti önemli. İnsan sağlığı daha da önemli.

Dokuz Eylül Hastanesi çok büyüdü. Buna rağmen hasta yığılması her geçen gün artıyor. Bir poliklinikte bekliyorum. Orta yaşlarda, edepli asil çehreli, mahçupça bir Anadolu kadını sekretere yaklaştı, randevu istedi. Evladım, dedi, Ödemiş’ten geliyorum, acaba bugün muayene olamaz mıyım? Sekreter: Mümkün değil teyzeciğim, bak bu kadar insan bekliyor, onlar da önceden randevu almışlar. İki gün sonrası için isterseniz sıra vereyim.

Buna benzer olaylara sıkça rastlanır. Konuya olumsuz bakanlar şöyle der: Olacağı buydu, herkese bütün kapıları açarsanız hem yığılma olur, hem de hizmet kalitesi düşer. Olumlu bakarsak şöyle söyleriz: Ne kadar iyi, insanımız eşit vatandaş olduğunu anladı. Devlet hizmetinden daha kolay yararlanma imkanı buldu.

Tıp Fakültesi hocasından dinledim: “Bir gün hastane bahçesinde bir köylü teyzenin eğilip çimleri öptüğünü gördüm. Bir üniversite hastanesinde kendisine bakıldığı için sanki şükür secdesine kapanmıştı. Duygulandım, gözlerim yaşardı. Bu iyi bir sonuç, ama ah bir de aksaklıklar olmasa, bizlere insanca davransalar!”

Aslında her şeyin başı insan. Hasta olsun, hekim olsun insanın kıymetini bilsek, insana hizmetin zevkine varabilsek ne iyi olur.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.