Üst başlık “Bir CumhuriyetÇocuğunun Hayat Hikayesi“.
Kitabın adı “Türk Milletine Borcumuz Var”. İdris Yamantürk’ün anılarını anlatan hacimli eseri Osman Çakır hazırlamış (Ötüken yayını 2.
Baskı, 2017). Kitabın arka kapağında şunlar yazılı: “Üzerinde yaşadığımız bu topraklar, Malazgirt’te Anadolu’nun tapusunu alanlar ile İstiklal Savaşı’nda yurdumuza sahip çıkanların bize emanetidir. Bunu başaranlar, yaptıkları işe inanan, insanüstü bir gayretin, azmin ve sabrın sahibi idiler. Allah onlardan razı olsun. Bize teslim edilen vatanımızı daha mamur hale getirmek, milletimizi refaha kavuşturmak (…) için durmadan çalışmak bir vatandaşlık görevidir. Tür Milletine olan borcumuz budur.”
Rize Çamlıhemşin 1926 doğumlu İdrisYamantürk, zor geçen çocukluk yıllarını,ilk ve orta öğrenim dönemlerini ve İstanbulTeknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nibitirişini anlatır. Bu arada Türkiye’nin kıtimkanlı mahrumiyet seneleri, ekonomik,sosyal ve kültürel manzarasını kendigözüyle ele alır.
İdris Bey’in okuduğu devirde Teknik Üniversite’deki arkadaşları, sonraki yıllarda Türk siyasi hayatında ve iş dünyasında çok önemli görevler alacaktır. Kendisi bir süre devlette mühendis olarak çalışır, sonra ayrılır ve özel işini yapar, en son GÜRİŞ adlı firmayı kurar. Kitaptan altını çizdiğim bazı yerleri aktarmak istiyorum.
ÖNCE EŞİNİN FİKRİNİ ALDI
Serbest hayata atılırken eşime sordum.
Türkâncığım seninle evlenirken bizim bir sözleşmemiz yok ama sen benimle mühendisken evlendin. (Mühendislik o yıllarda (1957) en itibarlı meslektir MD) Ben bir daha devlete veya bir başkasının yanına mühendis olarak dönmek istemiyorum. Başaramazsam bakkallık yaparım. Adam Çankırı’dan Çorum’dan geliyor burada bakkallık yapıyor geçiniyor da biz mi geçinemeyeceğiz? Ben de yaparım bu işi dedim. Yalnız senin statün değişir. Bugün sana “Mühendis İdris Bey’in hanımı” diyorlar. O zaman da “Bakkal İdris’in karısı” diyecekler. Buseni rahatsız eder mi dedim.
Allah ondan razı olsun, bana söylediği söz şu oldu: “İdris, bizim eve haramgetirme, şerefsiz iş yapma, neyaparsan yap rahatsız olmam” dedi.
İş hayatıyla birlikte statü de değişiyor. Bubenim içinçok önemliydi. Onun için deönemli olur diye düşünmüştüm.
DÜRÜSTLÜK DERSİ VERDİ
Devlete iş yaparken hileli iş yapmadım.
Tokat Almus’ta çalışırken başıma gelen bir iş: Yan derelerden birisinin üzerine köprü temelleri yapılıyordu. Su pompalanıyor, beton dökülüyor, taş duvar yapıyoruz.
Kalfa geldi kulağıma, “Çimento tasarrufu ister misin?” dedi. Yani çimento çalmak ister misin, manası bu. Bu burada konuşulmaz yarın yazıhaneye gel görüşelim dedim. Sabahleyin geldi. Git muhasebeden hesabını al dedim ve bana o teklifi yaptığı için işine son verdim.
Bir başka anekdot: Oğlum Müşfik ilkokul ikinci sınıfta idi. Bir gün baktım elinde bir lira var. Biz bir lira parayı hiç vermedik çocuklara. O yıllarda TED kolejinde;
25 kuruşa bir sandviç bir meşrubat alınabilirdi. Biz de günlük harçlık olarak ancak o kadar parayı veriyorduk. Annesi de bu disipline aynen uydu.
Ben elinde bir lirayı görünce nereden bulduğunu sordum. O da aşağıdaki yol üzerinde bulduğunu söyledi. Niye aldın dediğimde ise, “Ben almasaydım başkası alırdı baba” dedi. Hiç kimse almasa kaybeden gelir parayı bulur, dedim.
Tabii bu çok teorik bir şey! Şimdi git bu parayı nerede bulduysan oraya bırak gel, dedim. O da götürdü bıraktı.
Bir yanıt bırakın