İki sima

zmir’de Nakşiliğe devam ediyoruz.
Başlık, İzmirli romancı Halit Ziya Uşakligil’e ait. İzmir Hikayeleri adlı kitabından bir bölümün adı. Çocukluk yılların ait anıların yer aldığı kitapta Nakşibendi tarikatine mensup iki kardeşten bahseder. Özetle veriyoruz:
“On üç yaşından on altıya kadar (1878-1881) bu iki kimse maneviyatım üzerinde sihirli bir etki yapmıştı. Altmış yıla yakın bir zaman geçti hala içimi titretir. Onları ilk görüşümde henüz çocuktum. Şüphelerle kuşatılmış idim. İmanım dayanacak bir nokta, tutunacak bir dal arıyordu. Onları ilk gördüğümde sanki çarpılmışa döndüm.
“Bunlar kim?” diye sordum. “Şeyh Şemseddin ile Şeyh Bedreddin!.. İki kardeş” dediler ve ilave ettiler: “İşte şurada, yaşarlar. Nasıl yaşarlar, ne ile geçinirler? Onu Allah bilir.”
İkisi evlerinden her vakit beraber çıkarlar, ikindiden sonra evlerine gene beraber dönerlerdi, küçük Şeyh Bedreddin, büyüğü Şeyh Şemseddin’den yirmi adım kadar geri

MANEVİYAT İLGİSİ

Evet, onlaı görünce çarpıldım, titredim; fakat korkudan, ürpermeden değil. Garip bir duygu beni onlara çekiyordu. Sormak istedim:
“Bana söyleyiniz; o diyarın sırlarını bilmek için yanıp tutuşuyorum, perdeyi açmak, başka bir alemin mahiyetini görüp tanımak ihtiyacı ile kıvranıyorum. Buna ulaşmak için ne yapmalıyım? Dergahınıza sığınayım mı? Beni tasavvufun sırlarını çözebilmek için irşad eder misiniz? Benim çocuk idrakime kendi ışığınızdan bir nur, sunar mısınız?” diye yalvarmak ihtiyacını duydum! Fakat buna cesaret edemedim.

HARAP TEKKE

Ben sormadan, aramadan onlara dair bilgi geldi: Onlar işte o ihtiyar çınarın ötesinde harap evlerinde yaşarı. İkisi de Naksibendi dergahının şeyhi idiler. Bu makam onbabalarından kalmıştı. Tekke, Tilkilik kahvesinin karşısınTemaşalığa kadar çıkan yokuştan epeyce ilerledikten ve sol tarafa sapılarak gene epeyce yürüdükten sonra, fakir, mütevazı bir yerdi. Şeyhlerin müridleri çoktu, fakat belirli bir gelir kaynağı yoktu.
Ben onlara sık sık tesadüf ettikçe haklarında bir merhamet duyar değildim, yegane duygumun derin bir hürmet olduğuna dikkat ederdim. Onları beşerlikten sıyrılmış, bir melek hayatına yükselmiş görürdüm.

MUTLU ÖLÜM

Bir gün sabahleyin Fettah camiinden, Hatuniyeden, Namazgaha, İkiçeşmeliğe, oradan Şadırvan camiine, Hisara, Kemeraltına kadar bütün camilerin minarelerinde sala verildi. “Kim ölmüş?” diye soranlar öğrendiler ki Şeyh Şemseddin ile Şeyh Bedreddin, bir saat ara ile seccadelerinin üzerinde kıvrılıp ölüvermişlerdir. Büün camilerde okunan bu sala ile iki kardeşin vefatını halk öğrendi. Her vaberaber gördükleri bu iki simanın bir saat fasıla ile gene beraber ölümleri, bir keramet gibi görüldü.
Tilkiliğin meşhur ihtiyar çınar meydanı cemaatla doldu, öyle ki koca geniş meydan, biriken kalabalığı zor alıyordu. Cenaze alayının bir ucu Tilkilikte bir ucu Dergahta diyorlardı; onları yan yana, tekkenin kabristanına defnettiler.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*