İNSANI KAZANMAK

Bir evvelki yazıda Neyzen Tevfik’ten söz ederken aykırı kişiliğe sahip ve bunalımları olan biri olduğunu söylemiştik. 14 yaşından 19 yaşına kadar İzmir Mevlevihanesinde verimli ve mutlu bir hayat sürdü. Ney üflemede, şiir ve edebiyatta ilerledi. Yani Mevlevihane ona hem bir terapi hem de eğitim yeri oldu.

Bu konuda tek örnek N. Tevfik değildir. H. Ziya Uşaklıgil İzmir Hikayeleri adlı anı kitabıda Affan isimli uzaktan akraba bir çocukluk arkadaşından bahseder.

Affan varlıklı bir ailenin çocuğudur. Evlerine gelen özel hocalardan musiki ve Türkçe dersleri alır. Yalnız bir problemi vardır: Kedi fobisi, kedilerden çok korkar. Biraz da karmaşık bir ruh yapısı ve bazı taşkın halleri vardır. Toplum içinde tutunması zor tiplerdendir. Gerisini Uşaklıgil’den takip edelim:

SORULAR SORAR

Sonraki yıllarda Affan metafizik alana dalar, tasavvufa ilgi duyar. Şeyh Lutfullah Efendi diye tanıdığı birine gider ve yalvarır: “Şeyh Efendi, ben çok ızdırap içindeyim hayat nedir, ölüm nedir, dünya, ahret, biz insanlar, herşeyi yoktan var eden, gene kendisine çağıran Allah nedir? Beni irşad ediniz!”

Şeyh Efendi gülümser: “Oğlum sorduğun şeylerin cevabını gene kendin verdin. Her varlığı kendisine çağıran Allah’tan bahsettin. Bunları daha iyi anlamak için vahdet-i vücud konusunu kavramak gerekir.”

Affan bu mevzuları anlamak için birçok kitaplar aldığını, okuyup kavramaya çalıştığını, arada buhranlar geçirdiğini söyler. Anlatmaya devam eder.

“Şimdi tekke tekke, dergah dergah dolaşıyorum. Bütün İzmir şeyhlerinin ellerini öperek onlardan bilgi almaya çalışıyorum. Bana hepsinden ziyade Mevlevilik cazip görünüyor. Hz. Mevlana için derin bir muhabbet duyuyorum. En büyük emelim Mevleviliğe girmektir.”

MEVLEVİHANE’YE SIĞINIR

Aradan seneler geçer H. Ziya Mevlevihanedeki musiki toplantılarına devam etmektedir. Burada bir gün suskun bir derviş görür, yüzü ona tanıdık gelir. Şeyh Nuri Efendi’ye sorar. Şu cevabı alır:

“O gördüğün Affan Sabit Bey’dir. Her hafta gelir ayinlere katılır, bana sorular sorardı. Zihni ağır konularla meşguldü. Bir ara kayboldu, askere gitmiş. Yıllar geçti, dönüşte evine bile uğramadan doğru dergaha geldi. Buraya sığınmak, çile çıkarmak istedi. Kabul etmeyecek olduk, fakat öyle perişan ve bitkindi ki, razı olduk. Görevlilere tembih ettik, onu hoş tutsunlar ağır işler vermesinler diye. Biz ona Gufran Dede deriz.”

TERAPİ YERİ

Şu soru hatıra gelebilir: Tekkelere hep problemli, arızalı tipler mi ilgi gösterdi? Hayır. Pek çok sağlıklı, düzgün, normal insan oralara devam etti. Manevi eğitim gördü, olgunlaşma yolunda ilerledi.

Ama toplum içinde N. Tevfik gibi, Affan gibi psikolojik rahatsızlıkları olan kimseler de vardır. Böyle problemli kimseleri ne yapacağız? Toplum dışına itip daha da kötüleşmelerini seyredeceğiz?

İşte tekkeler yer yer böylelerine de kucak açmış, kaybolup gitmelerini önlemiş, rehabilite etmiş, çoğunu topluma kazandırmıştır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.