Kader ve sorumluluk

Büyük resme, yani ilahi takdire göre “olanda hayır vardır”. Her şey O’nun yaratmasıyla, isim ve sıfatlarının tezahür ve tecellisine göre vuku bulmaktadır. O’nun cemali celaline galip, rahmeti gazabından üstündür.

Ne var ki biz insanlar çok defa zayıf ve aceleci yaratıklarız. Anlık darbelerden çabuk etkileniriz. Büyük planı bilemediğimiz için kendi kişisel dünyamızda sıkışıp kalırız.
Uğradığımız acılar ve felaketler karşısında ümitsizliğe ve yılgınlığa kapılırız.

Bir takım günlük dertlerden ve sıkıntılardan bunalan inanmış bir kadın, bilge ruhlu tanıdığına halini arz eder, “Allah bizi çok zor şeylerle imtihan ediyor, katlanmakta zorlanıyorum” der, şikayet yüklü bir fadedir bu.

Cevap arifane olur: “Allah’ın işi gücü yok da seninle mi uğraşacak, böyle düşünmek bir tür kibirdir kızım” der.

ŞİKAYET FAYDASIZ

Her birimiz kainat düzeninin bir parçasıyız.
Aynı zamanda tek başımıza bir bireyiz ve elbette değerliyiz. İnsan, hem büyük alem hem de küçük alem olarak isimlendirilir. Dışarıdan bir darbe alan dizimiz acır, belki şişer, abse yapar, büyük ağrı duyarız. Ama bünyenin genel sağlığı için buna katlanmaya mecburuz.

Motorun düzgün çalışması için gevşeyen en küçük bir vidanın dahi iyice sıkılması gerekir. Bu sıkma işi sırasında vidayı zorlayan bir kuvvet uygulanır. Vidanın bundan şikayete hakkı yoktur.

Üzerinde yaşadığımız dünya sürekli oluşum halinde. Jeolojik yapılanma devam ediyor. Altında fay boşlukları var. Bazen zamanla gevşeyen vidaların sıkıştırılması icap ediyor. Bu sıkışma ve sıkıştırma bize deprem olarak yansıyor. Biz bundan çok zarar görüyoruz. Ama bu, kaçınılmaz bir sonuçtur. Arzın üstündekiler az veya çok zarar görecektir.

SORUMLU BİZİZ

Yani hocam deprem, sel baskını birer kader mi diyorsunuz? Deprem elbette bir kaderdir. Seküler bakışla söylersek deprem, jeolojik yapının gereği ortaya çıkan belirli, ölçülü bir hareketin sonucudur.
Dini gözle bakarsak, sünnetullahın yani tabiat kanunlarının bir gereğidir.

Anlaşmazlık nerede? İhtilaf, bu kader karşısında takınılacak tavırdadır. Din bize hiçbir zaman kader karşısında eli kolu bağlı oturmayı öğütlemez. Aksine, böyle bir afetten en az zararla çıkmanın yollarını bulmaya sevk eder.

Biliniyorsa fay hattı üzerine ev yapma, inşaatta mühendislik kurallarına dikkat et, der. Evet deprem bir kader işidir.
Depremden zarar görmeyecek tedbirleri almak da kaderdir. Tedbir almadan günlük çıkarına göre işin kolayına kaçmak ve ihmalkar davranmak da bir kaderdir.

İşte bunlardan birini seçmek bizim elimizdedir.
Yani sorumlu olan kader değil, bizim seçimimizdir. Sorumlu biziz.

Ne yazık ki yaratılış özelliklerimizden biri de “çok zalim ve çok cahil” olmamızdır.
Bu durum ise nefsimizden kaynaklanır.
İçimizdeki olumsuz sesi, yani nefsin isteklerini mi dinleyeceğiz; yoksa olumlu sesin yani ruhun peşinden mi gideceğiz?

Varlığımızda bu mücadele hep mevcuttur.
Olgunlaşmanın, kemalin, dünya ve ahiret mutluluğunun yolu, ruhu sesini dinlemektedir, iyi duygularımız besleyip geliştirmektedir.

İçine girdiğimiz Ramazan günleri bu olgunluk mücadelesini kazanmak için iyi bir fırsattır. Ramazan ayınız ve gazanız mübarek olsun. İyilik yolunda başarılar dilerim.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.