Kenan Rifai (1867-1950) devrinin en iyi öğretim kurumlarından olan Galatasaray Sultanisi’ni bitirdi. Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde, Balkanlarda, Medine ve İstanbul’da 60 yıl boyunca maarif hizmetinde çalıştı.
Bu arada en değerli birikimimiz olan tasavvuf ve irfan dünyasına adım attı, tekke şeyhliği yaptı.
Kenan Rifai hakkındaki en ciddi çalışma Samiha Ayverdi ve arkadaşlarının hazırladığı Ken’an Rifai ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık adlı, ilk baskısı 1951’de çıkan kitaptır (10. baskı Kubbealtı neşriyatı).
Bu alanda yeni bir eser çıktı, Arzu Eylül Yalçınkaya’nın tasavvuf alanında yaptığı doktora tezi basıldı: Ken’an Rifai Hayatı, Eserleri ve Tasavvuf Anlayışı (Nefes yayını, 2021).
544 sayfalık kitabın kaliteli bir baskısı var.
İlk bölümde Ken’an Rifai’nin Hayatı ve Eserleri ele alınmış.
Çalışmanın yeni ve en değerli bölümü burası. Sebebi: Tamamen arşiv belgelerinden hareketle Kenan Rifai’nin Balıkesir, Adana, Manastır, Kosova, Trabzon, Medine ve İstanbul’daki görevleri ve süreleri tarihlendirilmiştir.
TASAVVUF GÖZLÜĞÜ
Kenan Rifai’nin fikri cephesine eğilen Yalçınkaya, Tanzimat sonrası Osmanlı düşünce hayatına değinerek, bu alanda onun durumunu belirlemeye çalışmıştır. K. Rifai’nin terakki ve medeniyet anlayışını, modern bilimlere, moderniteye bakışını, eski ile yeni arasında köprü oluşunu açıklığa kavuşturmuştur.
Devrinin iyi bir entelektüeli olan K. Rifai’yi çağdaşlarından ayıran önemli yönü tasavvufi tarafıdır. O, tekkelerin kapatıldığı 1925 yılına kadar 17 sene bilfiil dergah şeyhliği yapan biridir. Haliyle çalışmanın en hacimli kısmı “Ken’an Rifai’inin Tasavvufi Görüşleri” başlıklı bölümüdür.
Yazarımız burada K. Rifai’nin tasavvuf anlayışını ele almış, onun eserlerini tarayarak çeşitli tasavvuf kavramları hakkındaki görüşlerini anlatmıştır.
Bu bölüm sadece teorik olmayıp, K. Rifai’nin belirgin özelliği olarak, hayattan alınmış canlı örneklerle doludur. Şunu da açıkça görüyoruz ki, K. Rifai bütün hayata ‘tasavvuf gözlüğü’ ile bakmakta, tek ölçü olarak tevhit ve aşka önem vermektedir.
ELEŞTİRİ VE TEMENNİ
K. Rifai’nin modern görümüne bakarak, tasavvuf anlayışına tereddütle yaklaşanlar eksik değildir.
Yalçınkaya’nın ulaştığı neticeye göre Kenan Rifai, tasavvufun temel meselelerinde ilk dönem tasavvuf klasiklerinin ve Niyazi Mısri gibi Anadolu erenlerinin izinde yürümüştür. O, sohbetlerinde dengeli bir mürşit portresi çizer.
Yalçınkaya, K. Rifai’nin yeni dönemde tekkelerin görevini örgün öğretim kurumlarının yapacağı düşüncesinde olduğunu belirtiyorsa da bunu yeterince temellendirdiği söylenemez.
Kitabın baskı kalitesi için özel gayret sarf edildiği anlaşılıyor. Ne ki bir redaksiyon hatası olarak yer yer harf düşmeleri ve dil zafiyeti var (nağme yerine name denmiş). Kısaltmalar bölümündeki DİA’ya rağmen dipnotlarda defalarca geçen Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin her keresinde 2 satırdan fazla tutan tam künyesini vermek anlamsızdır.
Kenan Rifai’ye ait Mesnevi Şerhi’nin ilk cildi ‘Şerhli Mesnevi-i Şerif’ adıyla çıktı (Kubbealtı yayını). Bu şerh emsalleri arasında üstün bir yere sahiptir. Yalçınkaya’nın kitabından anlaşıldığına göre, aynı şerhin 2 ve 3’üncü ciltlerinin eski harfli notları da mevcuttur. Nefes Yayınevi’nden ricam bu ciltleri de basıma hazırlatmasıdır.
Uzmanlık isteyen bu zahmetli iş bu konuda tecrübesi olan (Mesela Mustafa Koç veya Mustafa Tahralı) birinden rica edilebilir.
Bu değerli çalışma için Arzu Eylül Yalçınkaya’ya tebriklerimi, baskı kalitesi için Nefes Yayınevi’ne teşekkürlerimi bildiririm.
Bir yanıt bırakın