Kültürden kopmak

Çetin Altan’ın cenaze töreninde, oğlu Mehmet Altan iri gövdesi ve uzun saçı sakalı dolayısıyla görüntülerde dikkati çekti. Ön saftaydı, şüphesiz üzgündü. Fatiha okurken ve dua edilirken herkes ellerini kaldırdı. Mehmet Altan ise tedirgin görünüyordu. Yanındakiler gibi ellerimi dua vaziyetinde kaldırsam mı kaldırmasam mı diye bir tereddüt yaşar gibiydi. Bir ara yarım yamalak kaldırır gibi yaptı ve iğreti bir şekilde elini yüzüne sürdü. (bkz Youtube, Ç. Altan cenazesi)

Amacım kimseyi incitmek veya itham etmek değildir. Bu durumun arka planını irdelemektir. Seküler kesimlerde bu tür davranışlara rastlanır. Mehmet Altan protokol gereği babasının cenazesinde ilk safta yer almak durumundaydı. Sanırım camiye ve dini törene yabancılığı ister istemez böyle bir tedirginliğe yol açmıştı.

♦♦♦♦♦
Tanzimat’tan bu tarafa sürüp gelen bir batılılaşma maceramız var. 19. yüzyıl Avrupa’sında yaygın görüş materyalist ve pozitivist eksende idi. Osmanlı’nın son zamanında Batılı öğretim sistemini uygulayan okullarımız vasıtasıyla bizde de bu düşünce etkili oldu. Modern öğretim gören gençlerimiz yavaş yavaş kendi kültürlerine yabancılaştı.

Cumhuriyet’le birlikte okullarımızda pozitivist anlayış daha etkili biçimde yaygınlaştı. Bu görüşte dini- manevi sahaya yer yoktur. Elle tutulup gözle görünen ve deneyle ispat edilebilen bir alanın ötesi ilgi görmez.

Bu anlayış daha çok okumuş yazmış, entelektüel çevrelerde etkilidir. Geniş halk kitleleri ise geleneksel kültürünü ve inançlarını belli ölçüde devam ettirmiştir. Bu yüzden yer yer halkını küçümseyen aydın tiplerine rastlanır.

♦♦♦♦♦
Nobel ödüllü Aziz Sancar’a BBC muhabirinin etnik kökenini sorması haklı olarak yadırgandı. Bugünkü Batı’da insanların etnisitesi ve dini, ancak belli yerlerde, sanırım askere alınırken ve hastanede sorulur. Bunun da sebebi, öldüğü takdirde hangi dine göre ve nereye gömüleceğinin bilinmesi içindir.
Toplumlar ne kadar sekülerleşse de ölürken din gerekli oluyor. Havradan mı, kiliseden mi, yoksa camiden mi cenazesi kalkacak?
♦♦♦♦♦
Hayat gibi ölüm de bir gerçek, dünyadaki son durağımız ‘taht misali o musalla taşı’dır. Bu noktada bazen hazin manzaralar yaşanır. Ölenin yakınlarından törene gelip de, cenaze namazı kılınırken safa katılmayıp kenarda seyredenlerin durumu hüzün vericidir. Birleştirici olması gereken bir tören insanları ayrıştırır hale gelir.

Aslında bütün dünyada dine ve maneviyata bir dönüş başladı. Bu bize de yansımaktadır. Yerli ve mili kültürümüzle barışmaya başladık. Son zamanlarda yüksek rütbeli subaylarımız ve birçok önemli şahsiyet cenaze namazlarında saf tutar oldu.

Saflarımızın sıklaşması ve toplum olarak daha kaynaşmış günler görme dileğiyle.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.