Ney ve Melekler

25-26 Nisan’da Ankara’da yapılan Ahmed Yesevi Sempozyumunda Prof. Dr. Nihat Boydaş‘ı tanıdım. Ayak üstü kısa bir sohbetimiz ve öğle yemeğinde beraberliğimiz oldu. Bu kadarı bana kafi geldi.

Nihat Hoca sanatkar ruhlu ve tefekkür sahibi bir insan. Güzel sanatların her dalında behre sahibi. Resim, hat, sanat tarihi, musiki, şiir, edebiyat, ne ararsanız onda var. Hat Sanatı, İslam Yazısı ve Musiki, Plastik Sanatlar gibi kitaplar yazmış.

Ekşi Sözlük’teki onun hakkınd şunlar yazılı: “Sohbetine doyum olmaz bir güzel adam. Sanatı, edebiyatı iç içe gören, Yunan mitolojisinden bahsederken, divan şiiriyle süsleme yapacak kadar dolu, kendine hayran bırakacak kadar içten ve hoşsohbet bir kimse.”

Beni de onun bu özelliği hayran bıraktı.

7 DELİK 7 MELEK

Bu yazıyı kaleme almamın asıl sebebi ise onun şu ifadesi: “Neyin 7 deliği var, her deliği bir melek bekler.

Ben ki Türk musikisinin müstesna sazı “Ney” hakkında yazıp çizmiş biriyim. Ney kamil insanın sembolüdür. Ney aşık kişiye, gönle, kaleme benzetilir. Ondan çıkan ses “elest bezmi”nde Hakk’ın ruhlara hitabını hatırlatır. Ve daha birçok izahlar.

Fakat neydeki her bir delik için görevli bir melek bulunduğu inanışını şimdiye kadar duymamıştım. Yeni işittim ve bu beni çok etkiledi. Bu şairane ifade ney’i gözümde bir kat daha kutsallaştırdı.

SANAT VE DİN

Prof. Nihat Boydaş’ın sunduğu tebliğin başlığı şu idi: “Sanat ve Dinin Ortak Paydaları Üstüne Düşünceler“. Şunları söyledi:

“Sanat dinin çocuğudur. Bunu birçok felsefeci ve sanat bilimci belirtir. Tarihin ilk çağlarından beri sanat daima dinin emrinde oldu. Dünyanın en muhteşem sanat eserleri din adına yapılmıştır. Selimiye, Hint Mabetleri, Gotik Kiliseler, meşhur heykeller, klasik müzik ürünleri hep böyledir. Dinsiz sanatçı vardır, fakat dinsiz sanat yoktur.”

Hoca şu şartı koymuş: “Eğer sanat ve sanatçı hayret denizinden besleniyorsa bu böyledir.”

Ve Necip Fazıl’ın şu dizelerini alkışlamamak elimizde değil, der:

“Kuyruğu etrafında dönen kedi hayrette/ Alim ki hayreti yok ne boş yere gayrette.”

Nihat Bey Hz. Peygamber’in şu iki hadisine vurgu yapar; ilki “Yarabbi hayretimi arttır.” İkincisi “Yarabbi ilmimi arttır.”

Hadiste geçen “hayret” şaşkınlık demek değil. Allah’ın sonsuz tecellileri karşısında duyulan hayranlıktır.

TEVHİT / BİRLİK

Nihat Boydaş “iki ilkeyi vurgulamalıyız” der. Bu iki ilke Tekrar ve Birlik (tevhit)tir. Evrende her şey tekrar etmektedir. Varlık nesnelerden, çok olgulardan meydana gelmekte, birliğe hizmet etmektedir.

Semavi dinlerin amacı tevhit, birliktir ve sanat da birlikten yoksun olmaz, yoksunsa anlaşılamaz.

Birlik, vahdet gerek ontolojik açıdan gerekse, sanat ve din açılarından bir aksiyom, apaçık bir keyfiyettir. En küçük canlıdan insana kadar bütün canlılar birliklerini korumak için çalışırlar. Birlik anlaşılır, kaos anlaşılamaz. Bir dalı elma, bir dalı armut, öteki bilmem hangi meyve olan ağacın adı olmadığı gibi varlığı da muhaldir. Birlik açısından bir damla su ile okyanus, bir fille sivrisinek aynıdır ve aynı oldukları için anlaşılabilir.

Sanatların en yücesi olan şiir, tek başına sanat evrenini temsil eder. Şiirin manevi boyutu baskındır şiir gücünü kutsaldan alır.

Şiir duadır, ibadettir. Şiir bizi maddi dünyadan alır mana alemine götürür.

Nihat Hoca şöyle bitirdi: “Sonuç olarak, tekrar ve birliğin hem sanatın hem dinin ortak paydaları olduğu, dolayısıyla sanatın bir ibadet, dua olarak kabul edilebileceğini ihtiyatla iddia edebiliriz.”

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.