Samiha Ayverdi

Samiha Ayverdi (1905-1993) Osmanlı İmparatorluğu’nun sonu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuş ve gelişme dönemlerinde yaşadı. Kırktan fazla kitap yazdı. Türkçeyi son derece renkli ve etkili şekilde kullanır. Geçmişi ve yaşadığı zamanı başarılı bir şekilde anlatan bir edebiyat ve kültür insanıdır.
Ayverdi romandan hatırata, bilimsel araştırmadan şehir tarihine, mensur şiirden monografiye kadar pek çok türde eser vermiş verimli bir yazardır. Fakat yeterince tanınmış değildir. Şu günlerde hakkında iki değerli kitap çıktı. 1. Zekeriya Başkal’ın eseri: Hatıraları Hayallerinden Güzel Bir Hanımefendi: Samiha Ayverdi. 2. Emine Gözde Özgürel’in Samiha Ayverdi’nin Romancılığı.
İlk kitaptan alıntılarla bu kadın yazarımızı biraz tanıtmak istiyorum. Z. Başkal amacının Ayverdi’nin hatıra türüne girebilecek eserlerini kuramsal bir çerçevede tahlil etmek olduğunu söyler. Bu on altı eserin isimleri şöyledir:
İstanbul Geceleri, İbrahim Efendi Konağı, Boğaziçi’nde Tarih, Bir Dünyadan Bir Dünyaya, Abide Şahsiyetler, Hatıralarla Baş başa, Yeryüzünde Birkaç Adım, Rahmet Kapısı, Ne İdik Ne Olduk, Bağ Bozumu, Hey Gidi Günler Hey, Küplüce’deki Köşk, Ah Tuna Vah Tuna, İki Aşina, Ezeli Dostlar.
S. Ayverdi için “Vakıf Sultan”, “Abide Şahsiyet”, “Geleneği Geleceğe Taşıyan Kadın”, ya da “Samiha Anne” gibi ifadeler kullanılır. Onun hakkında kullanılan sıfatlardan biri de “milli hafıza”dır. Başkal’a göre Samiha Ayverdi’de hatıra anlatmak geçmişle değil gelecekle ilgilidir. O geçmişi olduğu gibi hatırlayıp, bilgileri rastgele bir yığın olarak sunmaz. Bunları günün ve geleceğin ilgisi ve ihtiyaçları bağlamında ortaya koyar.

OSMANLI MEDENİYETİ

Ayverdi’nin hakim tezi Başkal’a göre şudur: Osmanlı Medeniyeti gelişmiş, insanlara adil davranmayı teşvik eden bir medeniyetti. Bu özellik hayatın her alanında görülürdü. Yazar mahalle mektebinden insan ilişkilerine, hak hukuk gözetmeden evin dekorasyonuna, Mevlevi ve Bektaşi dergahlarından bahçıvanlara kadar bu eski medeniyetin ögelerini anlatır. Onun maksadı elimizden çıkan maddi manevi kıymetlerle yeni nesilleri buluşturmaktı.
Ayverdi’ye göre Batı, manevi özgürlüğünü feda ederek maddi bir üstünlük elde etti. Rönesans’tan beri Batı tamamen madde üzerinde yoğunlaştı. Maddeyi avucu içine aldı, ama aslında maddeye esir oldu. Batı medeniyetinde makineler insanların, insanlar da makinelerin yerine geçti. Bir anlamda batılı insan, kendi yaptığı puta tapar hale geldi.
Türk toplumunda 19. yüzyıldan itibaren, Batı özentisi arttı. Varlıklı aileler çocukları için Avrupalı mürebbiye tuttular. Ayverdi bu uygulamayı şiddetle eleştirir. Ona göre mürebbiyeler çocuklarımızı kendi kültüründen yavaş yavaş uzaklaştırdı. Sonunda Batı değerleri hayatın her alanında etkili oldu. Aydınımız Batı tarihini ve değerlerini sorgulamadan benimsedi. Kendi tarihine Batı gözüyle baktı. Böylece Türkiye modernleşme sürecinde kendi değerlerinden yeterince yararlanmadı.
Devam edeceğiz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.