Tevekkül

Soma ve Ermenek kömür madenlerinde hayatlarını kaybedenler hepimizin içini kanattı.
Birçok teknoloji gibi madenciliği de Batı’dan öğrendik. Geçmişte onlar da büyük kayıplar verdi. Ama yılların tecrübesiyle güvenlik tedbirlerini titizlikle uygulayarak kazaların sayısını azalttılar.
Madencilik bir bilim ve teknoloji işidir. Yeterli güvenlik tedbirleri alınırsa kazalar en aza iner. Ama bunun için belli bir masrafı göze almak ve tedbirleri eksiksiz uygulamak gerekir.
Madenciliğe yatırım yapan kimse elbette kazanç için işe girecektir. Bu noktada bir ikilem karşımıza çıkar: İnsan sağlığı ve hayatı mı, yoksa daha çok kazanç mı önemlidir? Vicdanlı patron, insan hayatına öncelik verir ve güvenlik altyapısına daha çok para harcar. Kazanç hırsı gözünü bürüyen ise bu konuda daha ihmalci davranır.
***
Kimseyi itham etmek gibi bir düşüncemiz yok. Madene yatırım yapan ve düzgün çalışan kimselere şükran duymalıyız. Bir yandan ülke üretimine katkıda bulunurken, öte yandan işsizlere iş sağlıyorlar.
Sözümüz düzgün iş yapmayan, işçi sağlığı ve güvenlik altyapısına yeterince para ayırmayanlaradır. Denetim hizmetlerini hakkıyla yerine getirmeyen görevlileredir.
Bilen birine sordum, madencilik, dünya ölçeğine göre bizde daha zordur. Jeolojik yapımız makine uygulamasına imkan vermiyor. Bu yüzden insan gücüyle üretim yapılıyor. Güvenlik yatırımları tam olsa ve kontroller ciddi şekilde yerine getirilse, işletme masrafları artar, ama gene de kazanç sağlanırmış.
Her konuda olduğu gibi iş gelip insan kalitesinde düğümleniyor. İyi insan, ahlaklı insan, kazancından çok işçi sağlığını düşünen karakterli insan.. Bu köşede yazdığımız “Mühendislik etiği” dersinin önemi böylece daha iyi anlaşılır.
***
Sabah Gazetesi’nde Özgür Sarı Ermenek’te madenci aileleriyle konuştu. Acı bir tablo karşımıza çıkıyor. Yoksul ve işsiz insanlar. Evine çatı yaptıramayan, 4 aydır maaş alamadığı için bakkala ve bankaya borçlananlar. Yemekleri bulgur pilavı, bereket sebzeyi kendileri yetiştiriyor. Ama kazançları yok, ilçede ifade vermeye gidip gelmek için bile yol paraları yok.
Bütün bunlara rağmen bu yoksul insanlar hayata nasıl tutunuyorlar? Cevap: İnançları sayesinde. Bu satırları yazmama sebep Umur Talu’nun şu ifadeleri oldu:
“Bunca düşmanlıkların, bunca nefretin, bunca hiddet ve şiddetin kol gezmesine rağmen…
Bu toprakların önemli bir dokusu da tevekkül.
Sabırla, elbet inançla, bazen umutla, çokça çaresizlikle, işyerinden askeriyeye, eğitimden korkuya endişeye, aileden aşirete, cemaatten cemiyete, başta kadınların kabullendiği, itaat kültürüyle örülü, bazen de sağduyuyla beslenen tevekkül.”
Talu Ermenekli teyzenin yüz ifadesini yazar: “Bu topraklara nüfuz etmiş, bir ananın yüzündeki tüm derin hatlara kazınmış kadim tevekkül”den söz eder. Şükür ki böyle bir halka sahibiz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.