Tire’de tasavvuf kültürü

Tire 1072’de Büyük Selçuklular’la tanıştı, 1186’da fethedildi. Beylikler döneminde önemli bir merkez oldu. 1396’da Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. Tire, mimarisi ve kültürüyle otantikliğini koruyan beldelerimizden biridir.
Üç gündür Tire’de Tire Araştırmaları Sempozyumu yapılıyor. Ege Ü. İzmir Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin çalışkan müdürü Prof. M. Akif Erdoğru hazırladı, Tire Belediyesi destek verdi. 70 bilim adamı ve araştırmacı tarafından Tire’nin tarihi ve kültürü ele alınıyor.
Benim bildirimin başlığı “20 Asrın ilk yarısında Tire’de Tasavvuf Kültürü.” Tire’de tasavvuf geleneği yaygındır ve tarihi eskidir. 1671’de Tire’yi ziyaret eden Evliya Çelebi, burada 70 tekke ve 30 medresenin bulunduğunu yazar.
Başlıca kaynağım Lütfi Filiz’in “Evveli Nokta Ahiri Nokta” adlı hatıra kitabıdır. Kendisi saatçi ve Tireli bir mutasavvıf olup, 1911’den 1988’e kadar bu ilçede yaşamış, kendi kendini yetiştirmiş bir kültür, sanat ve irfan adamıdır.
**
Beyanına göre Tire’nin manevi hayatı çok zengindi. Mevlevi, Bektaşi, Nakşi, Kadiri, Rifai hemen her tarikattan insan bulmak mükündü. Bektaşiler hoşsohbet ve nüktedan kimselerdi. Bir örnek verir:
“Şevki Dede adında çok sevdiğim bir Bektaşi babası vardı. Ramazan arifesinde Dede’nin oruç tutmadığını bilen mukallit biri, Dede’yi berberde tıraş olurken yakalayıp da ‘Bugün arife, yarın Ramazan!’ diye laf çarpınca, Şevki Dede istifini bozmadan: “Oğlum, Ramazan arsızdır, her sene on gün önce gelir… Ama Şevki Dede bir giderse bir daha gelmez!’ deyiverir.”
Tire Mevlevihanesi’nin son şeyhi Hayrullah Dede (ö. 1928) meşhurdur. Tire’de iflah olmaz kumar müptelası olan Galip adında biri bu illetten bir türlü kurtulamaz. Son olarak Hayrullah Dede’ye başvurur, tövbe edip tekkeye sığınır. “Ne yapacaksın bu kumarbazı?” diye kendisini ayıplayanlara Dede şöyle cevap verir: “Mürşide üç çeşit mürit lazımdır: Tirit, mürit, kör yiğit. Galip de bizim kör yiğidimiz olsun!” Hikmet bu ya, o tarihten sonra Galip tekkenin güvenlik görevlisi ve gönülden bağlı bir mürit olmuş, bir daha da kumar oynamamış.
**
Kendi macerasını da anlatan Lütfi Filiz ibadetine düşkün bir kimse olmasına rağmen gönül huzurundan yoksundur. İçinde fırtınalar koparken gördüğü çarpıcı bir rüya sonucu Mevlevi Osman Dede’ye bağlanır.
Osman Dede’nin vefatından sonra tekrar arayışa geçer. Henüz çilesi dolmamıştır. Bu defa İzmir’de Şapkacı Abdülaziz Şenol’a intisab eder. Abdülaziz Şenol (1895-1981), Nakşi, Şazeli ve Rifai tarikatlerinden icazetli “derya deniz” ve “sırlı” bir zat idi. Mensuplarını sohbetle yetiştirir, sohbetle pişirir, olgunlaştırırdı.
Aziz Dede’nin halifesi olan Lütfi Filiz 1988’de İstanbul’a taşındı. Yaptığı sohbetler Noktanın Sonsuzluğu adıyla dört cilt halinde basıldı.
Kendisinin musiki bilirdi, ney üflerdi. Ayrıca basılı şiirleri ve besteleri de vardır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.