Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı 44 yıl önce 1970’te kuruldu. Kuruluş gayesi şöyle belirtilmiş: “İlim, fikir ve sanatta Türk milletine has tarihten gelen değerleri esas tutarak, nesilleri, milli bir düşünce ve sanat merkezi etrafında toplamaktır. Bu gayeye erişmek için ilim ve fikirde, sanatta, dilde, sosyal sahada ve neşriyatta muhtelif çalışmalar yapmaktadır.”
Vakıf, amacı doğrultusunda akademik konferanslar, seminer ve sempozyumlar, sohbet toplantıları yapmakta, Türk süsleme sanatları, hat, klasik Türk ve tasavvuf musikisi kursları düzenlemektedir.
Zengin bir yayın faaliyeti vardır. Bunlardan Kubbealtı Lugatı/Misalli Büyük Türkçe Sözlük, 3 ciltlik önemli bir çalışmadır.
AKADEMİ MECMUASI
Vakfın üç ayda bir çıkan, kültür ve sanat dergisidir. Yazarlarından biri de Samiha Ayverdi (1905-1993) idi. Ayverdi milli kültürümüzün, dilimiz ve tarihimizin yılmaz bir savunucusudur. Çok yazan bir fikir insanıydı. Vefatından sonra da her sayıda onun yayımlanmamış bir yazısına yer verilir.
Konumuz, onun Akademi Mecmuası’nın 43’üncü yıl, 171’inci sayısında çıkan bir yazısıdır. Başlığı şöyle: “Bir Türk gibi düşünmek”. 1992’de yazılmış. Oradan uzunca bir bölüm alıyorum:
“Türkiye’de hariciye mensubu olabilmek için; mezuniyetten sonra devletler hukuku, siyasi tarih, medeni hukuk, anayasa hukuku ve meslekle ilgili diğer konularda imtihana girilir, mülakat yapılır.
İşte şimdi bu basamakları atlayarak İsviçre’ye gönderilen yeni mezun bir arkadaştan duyduğuma göre oradaki meslektaşlarından biri sormuş: “Sizin hariciyeye adım atmanız için ne lazım?” Bizimki de yukarıda yazdığımız derslerden tekrar imtihana girip mülakatlarda da muvaffak olunca tayinin gerçekleştiğini söylemiş. Meslektaşı; “Mademki bütün bu derslerden başarı kazanarak, mezun oldunuz; neden tekrar-be-tekrar yeniden imtihana çekiliyorsunuz?” deyince, Türk hariciyeci “Sizde böyle formaliteler yok mu?” diye sormaya mecbur olmuş. Arkadaşı: “Hayır, yalnız bir tek sual sorarlar. O da şu: Sen bir hariciyeci oldun. Acaba bir İsviçreli gibi düşünebiliyor musun?”
Bu cevabı duyan Türk hariciyeci, “Kafama bir yumruk yemiş gibi oldum. Çünkü bize gittiğin yerlerde bir Türk gibi düşünmeyi biliyor musun? diye soran olmamıştır” dedi Ve: “Onun için de gerek diplomatik çevrelerde ve gerek siyasi hayatımızda aksaklığımızın bundan ileri geldiğini söylemişti.”
***
Dış İşleri Bakanlığında görev alabilmek için günümüzde de benzer derslerden bir sınav ve mülakat yapılıyor.
“Türk gibi düşünmek” bütün kamu personeli için gereklidir. Ama özellikle devletimizi yurt dışında temsil edecekler bakımından daha bir önem taşır.
Türk gibi düşünmek bu milleti tarihi, kültürü, sanatı ve maddi-manevi değerleri ile iyi tanımak, onları benimsemek, özümsemek ve gönülden sevmekle ancak mümkün olur.
Bir yanıt bırakın