İsmail Kara Resimli Cumhuriyet Din Kitabı‘nda “Yeni Selefilik” din anlayışına değinir. Bu görüş 19. asırda almaya başladığımız modern eğitim sistemiyle içimize girdi. Bir tür pozitivist din anlayışı olup; duygudan, maneviyattan, tasavvuftan arındırılmış daha şekilci ve köşeli bir zihniyettir. Yazarımız şöyle der:
“Eğitim kademelerinden geçmiş bütün dindarları etkisi altına alan Yeni Selefî din anlayışı Halk Müslümanlığı ile dinî hayata eklemlenen, bitişen unsurları dinin dışında/dine aykırı ve hurafe, bâtıl inanç, İsrailiyat vb. olarak görüyor ve zaman zaman şirk yahut çağdışı diyecek kadar sert bir üslupla dışlıyor, mahkum ediyor. Oryantalistlerin Kitabî İslâm-Folk İslam ayrımları da, kalkış noktaları farklı olmakla beraber esas itibariyle bu anlayışa ve mantığa çok yakındır. Dahası var, eski oryantalistlerin dayanıklı ve bu sebeple kendileri için tehlikeli (!) gördükleri, bu gerekçelerle de üzerine eğildikleri şey folk İslâm yani Halk Müslümanlığıdır.” ( s. 875)
LEFİ KAMİL MİRAS ELEŞTİRİSİ
Tecrid-i Sarih adlı Hadis kitabının çeviren ve açıklayan Osmanlı alimi Kamil Miras Hz. Peygamber’in kabrini ziyarete sınır getirir. İ. Kara ise bu açıklamayı “Efendimizin kabrini ibadet kasdıyla, huşu ve hudû içinde ziyaret etmenin önünü açmak ve müminlerin gönlünü rahatlatmaktan ziyade bid’at, hurafe, bâtıl inanç üzerinden yasakları, mahzurlar artırarak bu sünnet ibadeti sınırlayan, daraltan bir bakış açısıyla kaleme alınmış bir metindir” der. Niçin böyledir acaba?” (s. 910)
MODERN DİN EĞİTİM SELEFİ
“İslâm dünyasında ve Türkiye’de modern eğitim kademelerinden geçmiş insanların, isterse İmam Hatip Okullarında, İlahiyat Fakültelerinde din eğitimi almış, Diyanet içinde yer almış olsunlar, din ve İslâm anlayışları Yeni Selefîlikten ciddi izler ve etkiler taşır. Önemsenecek bir kısmı tamamen onun mahkumudur.”
İlgi çekici değil mi: “Konjonktürel sebeplerle Alevî klasikleri ve Risâle-i Nur kitapları bile yayınlayan Diyanet İşleri Başkanlığı bugüne kadar gerçek bir Mevlit metni yayını yap(a)mamıştır, bilir ve önemser misiniz? Niçin acaba? Yeni Selefî din anlayışından ve siyasî merkezin ona, -İmam Hatip Okulları ve İlahiyat Fakültelerine de- yüklediği Halk Müslümanlığını değiştirip dönüştürme vazifesinden olmasın!?” (s. 870)
VAHHABİ SELEFİ
Yeni Selefilikle Vahhabilik kardeştir: “Bir taraftan lafızcı bir kaynak anlayışına dayanan sade, katı ve dar bir din yorumu, diğer tarafta bununla irtibatlı olarak bid’at ve hurafelere battığını iddia ettiği Müslümanların bir kısmını dışlayan, müşrik olduklarını düşündüğü için onlara karşı kuvvet kullanmayı caiz gören, kendisi de kullanan, cihad ilân eden, türbeleri yıkan ve devlete isyan eden bir tavır alış.” (s. 914)
Şu andaki Suudi Arabistan idaresi -siyasî olarak büyük ölçüde İngiltere kontrolünde gelişen- Vehhabî isyanından itibaren ısrarla sürdürülen siyasetin parçası olarak Mekke ve Medine’deki Türk, Osmanlı, izlerini silmek için çaba sarf etti, ediyor. Niçin? Görünürde milliyetçilik ve yabancı etki yok gibi; bütün iz silme harekâtı din adına, gerçek İslam adına yapılıyor, güya hurafe ve bâtıl inançlar ortadan kaldırılıyor, Kur’an ve sahih sünnete, asr-ı saadete dönülüyor. (s. 672) (Devam edecek)