İZMİR’DE İLK DERGAH

İzmir’in kültür tarihine dair bilgiler sunmak için yola çıktık. Benim alanım Tasavvuf, onun için daha çok tarih içinde İzmir’deki tasavvuf kurumları üzerinde duracağım.

Peki tasavvuf nedir? Kısaca dinin içselleştirilmesi, canlı ve yaşanır hale getirilmesidir. Özellikle ahlak boyutunun öne çıkarılmasıdır. İman dinin kökleri; ibadet gövdesi, dalları yaprakları, ahlak ise meyvesidir. Meyve ağacı, meyve elde etmek için yetiştirilir. Meyvesiz ağaç bir işe yaramaz, belki sadece odun olur.

Tasavvuf kurumları dinin ahlak boyutu üzerinde yoğunlaştı. Alçak gönüllü, cömert, sevecen insan tipi yetiştirmeye çalıştı. Yaradan’dan dolayı yaratılmışı sevmeyi öğretti. Halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak gördü. İnsan sevgisini, herkesle iyi geçinmeyi ölçü bildi. Özellikle halk Müslümanlığı geniş şekilde tasavvuftan beslendi.

GÖNÜL FETHİ

Tasavvuf düşüncesinde gönül fethi üzerinde durulur. Toprağın fethedilmesi önemlidir. Ama bir toprakta kalıcı olmak gönül fethiyle, insanı kazanmakla mümkündür. İşte tasavvuf kurumları buna önem verdi. Yeni geldikleri bu ülkede, önce insan kazanmaya önem verdiler. Herkese kapılarını açtılar. Yerli halkla iyi geçinmeye çalıştılar.

İzmir’deki tasavvuf kurumlarına dair en eski bilgi İbn Batuta’ya (ö. 1368) aittir. Bu Müslüman seyyah Anadolu’yu gezerken İzmir’e uğrar ve bir Rifai dergahında kalır. Şöyle yazar:

KADİFEKALE’DE

“Sonra İzmir’e hareket ettik (…) Kale şehrin üst kesiminde bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Orada Ahmediye (Rifai) tarikatı şeyhlerinden dindar ve olgun bir kimse olan Şeyh Yakub’un zaviyesine indik. Zaviyenin dışında Şeyh İzzeddin Rifai ile karşılaştık. Bu zatın yanında büyük şeyhlerden Ahlatlızade ve yüz kadar derviş vardı. Şehrin hakimi bunlar için çadırlar kurdurmuş, şeyh Yakup da ziyafet çekmişti. Ben de bu ziyafette hazır bulunarak onlarla görüştüm.”

Bu olayın tarihi 1333’tür. Demek ki o tarihlerde İzmir’de bir tasavvuf kurumu vardır ve itibarlıdır. Daha XIV. Yüzyılda Kadifekale’de başka birçok zaviyeler vardı. İzmir’deki Rifai tekkelerine dair daha sonra bilgi vereceğiz.

İBNİ BATUTA: GEZGİN

İbni Batuta Kuzey Afrika’lı bir seyyahtır. 14. yüzyılda dünyanın birçok yerini gezdi ve gördüklerini anlattı. Seyahatname’si meşhurdur.

Anadolu topraklarına Alanya’dan giriş yaptı. Antalya, Isparta, Tavas, Denizli, Muğla ve Milas’a gitti. Türkiye’yi dolaştı. Birgi, Ayasuluk (Selçuk), İzmir, Manisa, Bursa üzerinden İznik’e geçti. Seyahatnamesinde buralar hakkında değerli bilgiler vardır.

İbn Batuta Anadolu’yu gezerken genellikle Ahi zaviyelerinde misafir kaldı. Ahilik de mesleki-tasavvufi bir kuruluştur. Burada da ahlak eğitimi önemlidir. Cömertlik ve misafir ağırlama Ahilerin başlıca özellikleridir.

Seyyahımız Denizli’ye girerken, Ahi Sinan ve Ahi Duman’ın adamlarıyla karşılaşır. Bunlar iki ayrı Ahi grubudur ve onu tekkelerine götürmek, ağırlamak isterler. Bu yüzden neredeyse kavgaya tutuşacaklarını canlı bir şekilde anlatır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.