Mesnevi’nin 20-21. beyitleri şöyledir: “Denizi bir kaseye dökecek olsan ne kadar sığar? Ancak bir günün kısmetini alabilir. Hırslı ve tamahkar olanın gözü doymaz. İstiridye kanaat sahibi olduğundan içi inci ile dolar.”
Bu beyitlerde kanaat erdemi üzerinde durulur. İnsanoğlunun bitip tükenmez hırsları vardır. Aşırı hırs ve tamahkarlık, pençesine aldığı insanı adeta canavarlaştırır. Böylelerinin gözleri asla doymaz, helal haram demeden hep daha fazlasını isterler.
Bu hastalığın çaresi kanaat sahibi olmaktır. Kanaat, elindekine razı olmak, bunu küçük görmemek ve başkalarının elindekine göz dikmemektir. Eliyle koymadığı bir şeyi almamaktır.
Bu güzel hasletler sadece kitaplarda kalmamış, uygulanmıştır da. Günümüzde de örnekleri vardır.
Tireli işçi
Tire birçok mimari eseri ve kültürel zenginliği içinde barındıran kadim beldelerimizden biridir. Çok sayıda tarihi yapıdan bazıları restore edilip hizmete sunuluyor. Bunlardan biri de Osmanlı döneminden kalma 570 yıllık Kutu Han’dır. Tire Belediyesi ve Vakıflar işbirliği ile restorasyon çalışmaları başlatıldı.
AA’nın 9 Aralık tarihli haberinden özetliyorum: Handaki faaliyetler sırasında bir işçi kazmayla çalışırken, önüne büyükçe bir taş düşer. Taşın arkasında ise bir küp vardır, içi altınla doludur.
Ben bu hanı gördüm, metruk, harap, loş büyük bir mekan. Küpü bulan işçi hırsına kapılıp o sırada üstünü örtüp, uygun bir fırsatta altınları boşaltarak akşam alıp götürebilirdi. Ama böyle yapmaz, yetkililere haber verir. Çoğu altın bir kısmı gümüş tam 1016 adet sikke Tire Müzesi’nde koruma altına alınır.
50 yaşındaki tok gözlü işçimiz 2 çocuk babası, 60 lira yevmiye ile çalışan Mehmet Yazar’dır. İnanmış, hakkı olmayan bir şeye el uzatmama terbiyesi ile yetişmiş ahlaklı bir insandır.
Olayı öğrenen bazıları Mehmet Yazar’la “Ne kadar safsın, altınları niye verdin?” diye dalga geçmiş. Bu gibilere cevabı tam bir olgun insan ifadesi: “Ben burada aylığımı alıyorum. Kazandığım para bana yetiyor. Çok iyi yaptığımı düşünüyorum.”
Gönül zenginliği
Onun şu sözleri ne kadar zengin bir iç dünyasına sahip olduğunu gösterir: “Biz her gün altın görüyoruz, içimiz altın. Bulduğum altınlar bizi bozar mı?”
Mehmet Yazar’ın şu beyanları, onun sanki ibadet eder gibi çalıştığını gösterir: “Siz bu hanın içindeki mistik kokuyu biliyor musunuz? Tarihi bilenler devletine sahip çıkarlar. Gözü aç olan ise saldırır. Gelin bir gün bizimle çalışın, ortamımızı görün de herkesin gönlü zengin olsun.”
Bu gani gönüllü işçimizin inancı ve gönül zenginliği sanki yüzüne vurmuş. Rahat, huzurlu ve mutlu bir siması var.
Bizi millet olarak ayakta tutan bu tip insanlarımızdır ve bunların sayısı hiç de az değildir.
Bir yanıt bırakın