Ayasofya’da 24 Temmuz Cuma günü düzenlenen açılış töreninden bazı izlenimler sunmak istiyorum.
Ayasofya’da 86 yıl sonra kılınacak bu ilk cuma namazına katılmak üzere vatandaşlar gece saatlerinden itibaren beklemeye başladı. İzdihamı önlemek için giriş ve kontrol noktaları oluşturulmuştu.
Korona dolayısıyla sosyal mesafeye uygun bir saf düzeni isteniyordu. Cami çevresindeki namaz alanlarına girişler 11 ayrı kontrol noktasında polislerce arama yapılarak sağlandı. Saat 10.00’da girişe izin verilmesiyle vatandaşlar koşarak Ayasofya’ya gitti.
Cuma namazı için ayrılan açık alanlar kısa sürede doldu ve girişlere son verildi.
Bir vatandaş, “Uzaktan da olsa görsem yeter” diyerek gözyaşları içinde görevlilere seslendi: “Yalvarıyorum Allah aşkına.
Akşam uyku uyumadım. 4’ten beri geleceğiz diye sevincimizden duramadık.
Bursa’dan geliyorum. Ne olur geçelim.
Gece uykusu uyumadık sevincimizden ağlamaktan” ifadelerini kullandı.
Namaz vaktini bekleyiş zevkli olduğu kadar zahmetliydi. 350 bin kişinin bu namaza katıldığı söylendi. Bunların çok büyük çoğunluğu güneş altında 3-4 saat geçirdi ama namaz alanına girme şansı buldukları için sanırım mutluydular.
Anadolu’nun çeşitli şehirlerinden, hatta yurtdışından gelenler vardı. Demek ki ‘Ayasofya’nın taşıdığı manevi değer ve temsil ettiği hüviyet maşeri vicdanda tahminlerin ötesinde bir yere sahipti.
DÖRTLÜ EZAN
Namazdan önce cami içinde İstanbul’un güzide hafızları başta Yasin ve Fetih olmak üzere çeşitli sureler okudular. Bütün yurtta okunmuş olan sayısız hatimler için dua yapıldı. Bu sırada Tayyip Bey Fatiha ve Elif Lam Mim’i okudu. Sayın Cumhurbaşkanı’nın daha önce dinlediğim kıraatlerine göre bu defaki tilaveti çok güzel ve duyguluydu.
Program boyunca televizyona yansıyan ses düzeni fevkaladeydi.
Ayasofya’nın 4 minaresinin şerefelerine 4 ayrı müezzin çıkmıştı. Okudukları ezan muhteşemdi. İstanbul ağzı ve musikisiyle okunan bu ezanların sadece Türk insanını değil, programı canlı nakleden başka İslam ülkelerindeki Müslümanları da duygulandırmıştır.
KILIÇ
Cuma hutbesini okuyan Diyanet İşleri Başkanı minbere elinde bir kılıçla çıktı ve bu kılıca dayanarak hutbe irad etti.
Anlaşmayla ve barışla değil de muharebe edilerek fethedilen şehirlerde, hatibin minbere elinde kılıçla çıkması bizim bir geleneğimizdir.
Hanefi alimleri, yalnız savaş yoluyla alınan ülkelerde kılıca dayanılarak hutbe okunmasını uygun görmüşlerdir.
Bu, İslam’ın gücünü hatırlatır.
Vatandaşımızın bitmeyen ilgisi ve hasreti karşısında Ayasofya’nın günün 24 saatinde açık kalması kararı alındı. Cuma namazına katılma imkanı bulamayan insanlarımız, akşam, yatsı ve bir sonraki gün sabah namazlarını burada kılmak için camiyi doldurdular. Mütefekkir şairimiz Yahya Kemal’i rahmetle analım, 1922’de şöyle yazmıştı: “Bu devletin iki manevi temeli vardır: Fatih’in Ayasofya minaresinde okuttuğu ezan ki hala okunuyor, Selim’in Hırka-i Saadet önünde okuttuğu Kur’an ki hala okunuyor.”
Bir yanıt bırakın