Bayrak şairi Arif Nihat Asya

Mimar, ressam, hattat ve tanburi Dr. İ. Aydın Yüksel’le yapılmış bir söyleşi okudum. Arif Nihat Asya kendisinin Ankara’da liseden edebiyat hocası olmuş. “Bayrak” ve “Na’t” adlı şiirleriyle meşhur Arif Nihat Asya (1904-1975) hakkında ilgi çekici şeyler anlatmış. Bunlardan bir kısmını görelim. Fatih Erbaş sormuş, Aydın Yüksel anlatmış.

Aydın Yüksel (AY)- Arif Nihat Asya edebiyat hocamdı. Ben aruzla şiir yazardım. O tashih ederdi. Lisede bize bir kitap nasıl okunur, nasıl not alınır, nasıl fişlenir diye ders yapardı, Bakın!.. Lisede… Edebiyat hocası… Kitap okumayı öğretiyor… Var mı şimdi, böyle hocalar?

Fatih Erbaş (FE) – İşte ben de tam bunu anlatmaya çalışıyorum. Sizin için Arif Nihat Asya’nın öğrencisi olmak büyük lütuf.

AY- Ama dinleyin, ben bir ders sonunda Arif Nihat Asya’ya gittim. Bir defterim vardı, onu gösterdim. Kitaplarımdan notlar aldığım, künyesini yazdığım çok düzenli bir defter… Hala saklarım. Ona gösterdim. Defterimi görünce hocam, “Oğlum ben senden zaten çok şey ümit ediyorum” dedi. Bana aruzu öğreten odur. Nihad Sami Banarlı’nın “Metinlerle Türk Edebiyatı Tarihi” kitabını okurduk, derslerde. O çok önemli bir kitaptır. Ben iddia ediyorum. Bugün o kitaplar müfredata konulsa, layıkıyla okutulsa, Türkiye’nin çehresi, kültür yapısı bir parça daha iyi olur.

ARUZ NASIL ÖĞRETİLİR

Arif Nihat Asya Hoca kocaman tespih çekerdi. İri taşlı, şak şak… Elleri arkasında… Onu gören bütün çocuklar hepimiz birer tespih aldık, şak şak… biz de çekiyoruz ve buna hiç aldırmazdı, Allah rahmet eylesin. Bir gün aruz öğretiyor bize, bir arkadaşımız vardı: Yüzü kıpkırmızı, saçlar sapsarı, gözler mavi, güldüğü zaman böyle dişler inci gibi ortaya çıkar. Selçuk Sipahioğlu, Allah rahmet eylesin.. Hoca sınıfın içinde dolaşıyor, bize aruz vezninden örnek gösteriyor:

Bir tokat aşk edeyim ben şu şeker pancarına / Benzesin bahçelerin dişleri düşmüş narına

Failatün Feilatün Feilatün Feilün… Yerlere yattık. Çocuğun ismi “Şeker pancarı ” kaldı. Hiç de kızmadı, hocasının şiiri çok hoşuna gitti. Arif Nihat Hoca’nın her talebe için bir sayfası vardı defterinde…

FE- O kadar düzenli bir insandı öyle mi?

AY- Düzenli filan değildi. Dağınıktı ama talebeler için özel defteri vardı. Ayrıca yakası açılmadık gibi algılanabilecek şeyler de söyler gibi olurdu. Mesela “Ananın örekesi” derdi. Malum öreke, yün eğirmekte kullanılan değnek. Ama öyle bir söylenişi vardır ki müstehcenmiş gibi algılanır.

ÇOK KÜFÜR EDERDİ

Bir gün çocuklardan biri “Hocam çok küfür ediyorsunuz” deyince, “Bak oğlum, ben üç şeye düşkündüm, bıraktım” dedi. “Bir, çok ava giderdim, bıraktım, çok içki içerdim, bıraktım, çok küfür ederdim, bıraktım.” dedi. Hepimiz güldük. Bu hatıraları başka yerde bulamazsınız.

FE- Talebeleri ile arası nasıldı?

AY- Çok iyiydi ama bir “ki”, “mi” veya “de” yüzünden sıfır atardı. Hani bitişik mi, ayrı mı yazılır meselesi yüzünden…

FE- Bugünleri görse ne yapardı kim bilir?

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.