“Cenneti arayan adam”

Başlık bir kitap adı. Yazarı Ziyaüddin Serdar. İbrahim Kalpaklıkaya iyi bir Türkçe ile çevirmiş. Baskı ve kağıt kalitesi fevkalade (Mahya yayıncılık, 2019, 3. baskı). Zevkle ve bir solukta okudum.

Ziyaüddin Serdar 1951 Pakistan doğumlu. İngiltere’de büyüdü, Londra’da City Üniversitesinde fizik ve iletişim bilimleri okudu. Elliden fazla eser, pek çok dergi yayımladı. Radyo ve TV programları yaptı.

Z. Serdar ilk gençliğinden itibaren nerede bir İslami oluşum varsa gidip gören, anlamaya çalışan birisi. İslam dünyasının sayılı entelektüellerinden olup, aynı vasıftaki dostları ile uluslararası yayın faaliyetleri yürüttü. Gençliğinden itibaren İslami organizasyonlarda yer aldı ve özellikle bilimsel/entelektüel alanda faaliyet gösteren Müslümanlarla tanışarak birçoğuyla bağlantı kurdu.

ANA FİKİR
Cenneti Arayan Adam’ın ana fikri İslamcılık, İslam dünyasındaki fikir akımları ve kişilerdir. Yazar, kendi macerasını da anlattığı için eser, roman tadında bir üslup taşır. Yetmişli yıllardan bu yana dünya Müslümanlarının tartıştığı sorunlar ve teklif edilen çözümleri değerlendirir.

Serdar, Humeyni devrim mücadelesini takip için İran’a gider. İslam devrimi diye tüm Müslümanları heyecanlandıran şeyin aslında ulusçu-mezhepçi otokratik bir devlet oluşunun altını çizer. Arabistan’da uzun süre kalmıştır, ona göre Vahhabilik, İslam’ın bütün ahlaki içeriğinden yoksun bırakılmış ve kısır bir helal-haram listesine indirgenmiş bir totaliterliktir.

Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Pakistan, Malezya’daki yöneticiler ile yönetilenlerin bambaşka dünyalara sahip olduklarını söyler, iki tarafta da görülen yozlaşmanın sebepleri üzerinde durur. Sonuçta dinin araçsallaştırılarak nasıl menfaate dönüştürüldüğünü vurgular. Bu ülkelerde hiç de İslami olmayan bir yapı oluğunu belirtir.

ŞERİAT
Yazar, ibadetlerin özünün boşaltılmasını, kavramlardaki anlam kaymasını, dinin şekilciliğe indirgenmesini, lafızcılığı en büyük problemlem olarak görür. Gezdiği birçok İslam ülkesinde şeriat talebi hat safhadadır. Hepsi de ülkelerinde şeriatin uygulanmasını istemektedir. Oysa Serdar’a göre, günümüzdeki haliyle şeriatla İslam’ın ruhu birbirinden oldukça farklı iki ayrı husustur. Şeriatin semavi bir yönü yoktur, semavi özelliğe sahip olan tek şey Kur’an’dır. Şeriat insani bir yapıdır, belli bir dönemin (sekizinci yüzyılın) şartları içinde ilahi iradeyi anlama girişimidir. Şeriati kendi çağımızın şartlarına göre anlamamız ve yeniden yapılandırmamız gerekir. (Serdar burada şeriatla, İslam fıkıh birikimini kastediyor olmalı. MD)

*
Z. Serdar’ın Türkiye’ye ait gözlemleri dikkat çekicidir. Osmanlı’dan Jön Türklere, İmam-Hatip Okullarından MSP’ye, seküler uygulamalardan Kemalizme, askeri darbelerden Türk tecrübesine kadar birçok olaya kısaca değinir. Verdiği özet bilgiler ana hatlarıyla başarılı sayılır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.