Çetin Altan’a dair

Basınımızın en renkli simalarından biri olan Çetin Altan vefat etti. Çok güzel bir Türkçesi ve ifade kabiliyeti vardı. Kıvrak zekalı ve hoş sohbetti.

Çetin Altan, Cumhuriyet’ten bugüne geçirdiğimiz fikri değişimin izlerini taşır. A. Bayramoğlu’nun deyişiyle: Marksizm’den Liberalizm’e uzandı, Elitizm’den halkçılığa gidip geldi. Bu arada hep parlak, hep üretken, hep verimli oldu.

Hayatının çeşitli devrelerinde komünist olmakla, dönek olmakla, liboş olmakla, 2. Cumhuriyetçi ve Neo-Osmanlı olmakla suçlandı.

1927’de doğdu, yenilik modasıyla olsa gerek babası adını ‘Çetin’ koydu. Kendi evlatlarının adları ise Zeynep, Ahmet ve Mehmet’tir.

ÖZAL VE ERDOĞAN’LA

Çetin Altan zamanın ruhunu kavrayan biriydi. Aydın geçinen birçokları gibi statik ve 1930’lar zihniyetine takılıp kalmadı. Mesela Turgut Özal’la arası iyiydi. 80’lerde bir gezide ayağa kalkarak “En büyük liberal sizsiniz” diye onu övdü. Bunu bir çıkar amacıyla yapmadı, liberal düşünceye inanıyordu. Bu yüzden kendisini eleştirenlere şöyle sitem etmişti:

“Yabancı ülkelerde, devlet adamları ve politikacılarla, sanatçıların, edebiyatçıların arasında çok yakın dostluklara rastlanır. Ben Özal ile ahbaplık ediyorum diye, ‘dönek’ diyenler var bana. Sorarım size, bu yarenlik yüzünden, şimdi neden Turgut Bey dönmüş olmuyor da ben dönmüş oluyorum?”

2009’da Çetin Altan’a Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verildi. Törende konuşan Başbakan Erdoğan, ödüle layık görülen Altan’ı övdü. Onun düşüncelerinden dolayı çok ağır bedeller ödediğine dikkat çekti.

Erdoğan: “Bugün mutlulukla ifade ediyorum ki Türkiye artık ne Çetin Altan’ı 300 kez mahkeme kapılarına çağıran ve düşünceyi mahkum eden bir Türkiye’dir; ne de Nazım Hikmet’i 12 yıl boyunca hapishanelerde tutan bir Türkiye’dir. O algılarıyla vehimler üreten Türkiye yerini öz güvene bırakmıştır” dedi.

DEDESİ RİFAİ ŞEYHİ

Osmanlı’dan devraldığımız zengin bir kültür birikimimiz vardı ve Çetin Altan bu derin kültüre vakıftı. Bu birikimin içinde tekke irfanı önemli bir yer işgal eder.

Altan’ın annesinin babası Hafız Mustafa Muhyiddin Efendi bir Rifai Şeyhidir. İstanbul Unkapanı’nda, Salih Paşa Mahallesi Yeşil Tulumba Sokak’ta Abdülhalim Efendi Tekkesi postnişini idi. Ayrıca Cibali’deki Üsküplü Camii imamıydı.

Çok zengin ve hayır sahibi bir zat olduğundan halk arasında “Kırk anahtarlı Şeyh Mustafa Efendi” diye tanınırdı. Uzun yıllar imam ve hatipliğinde bulunduğu Üsküplü Çakır Ağa Camisi yanınca kesesinden, kendi parası ile yeniden yaptırmıştı. Ayrıca, caminin yanına bir büyük fırın, bir kahvehane ve birkaç dükkan ilave ettirip bunların gelirini camiye vakıf olarak bağışladı. 1910 yılında vefat etti.

Çetin Altan birçok yazısının sonunda “Enseyi karartmayın” derdi. İnsanlığın ve Türkiye’nin geriye gitmeyeceğine inanırdı.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.