Cumhuriyetimiz 100 yaşında

Türkler tarihin en eski kavimlerinden biridir. Müslüman olduktan sonra yeni bir kimliğe büründüler. Yesevi-Hanefi-Matüridi çizgi, din anlayışlarının ana karakteri oldu. Türklükle Müslümanlık etle tırnak gibi kaynaştı. Başka dinleri benimseyen Türk boyları zaman içinde milliyetlerini ve dillerini kaybettiler. Tek istisnası, bugün küçük bir topluluk olan Gagağuzlardır.

Biz millet olarak Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Anadolu Beylikleri ve Osmanlı çizgisinden geliyoruz. Din anlayışımız, tasavvuf rengi taşıyan toleranslı bir zihniyettir. Anadolu ve Balkanlarda farklı dinden ve etnik gruptan topluluklarla birlikte yaşama tecrübemiz vardır. En güçlü devirlerimizde bile Balkanlarda, Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da idaremiz altında yaşayan insanlara, dinlerini ve milliyetlerini değiştirme konusunda baskı yapmadık. Asimilasyon politikası gütmedik. Bu davranışımız inancımızın gereğiydi. Söz konusu topraklar, biz oralardan çekildikten sonra 150 yıldır kaos içinde.

Avrupa ülkeleri sanayi devrimi ve sömürgecilikle zenginleşti. Osmanlı bu konuda çağa ayak uyduramadı. Batı karşısında geriledi. Önce cephelerde yenilmeye başladık. Sonunda yenileşmeye karar verildi. III. Selim ve II. Mahmut’la başlayan yenilik hareketi Tanzimat’la yeni bir ivme kazandı, artık Avrupa’ya benzeyecektik. Modern okullar açıldı, teknoloji transferi yapılmaya başlandı.

POZİTİVİST-MATERYALİST ANLAYIŞ

Bu sırada bir talihsizlik yaşandı. O yıllarda Batıda güçlü bir pozitivist-materyalist akım vardı. Avrupa’daki yenilikler, kilise baskısına karşı koyarak gerçekleşti. O yüzden yenilik, bilim ve modernlik din karşıtlığıyla paralel gitti. Bizdeki yenileşme bu çizgide başladı ve devam etti. Bu yüzden Tanzimattan itibaren okumuşlarımız arasında, dine ve maneviyata mesafeli veya karşı olmak moda haline geldi. Oysa bu milletin mayası din ve maneviyatla yoğrulmuştu.

Cumhuriyeti kuranlar Osmanlı’nın modern mekteplerinde okudular. Mustafa Kemal ve o devrin elitleri daha çok pozitivist-materyalist görüşe sahipti. Erken Cumhuriyet döneminde Fransız tipi katı laiklik uygulandı. Din ve maneviyat örselendi.

Atatürk ve arkadaşları İstiklal savaşını kazanarak 100. yılına girdiğimz Cumhuriyeti kurdular. Bu sırada uzaydan yeni bir millet gelmedi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Osmanlı bakıyesi olan insanlardı.

GELECEK YÜZ YILLAR BİZİMDİR

Pozitivist çizgideki uygulamalar çeyrek asır devam etti.1950’den sonra demokrasiye geçtik. Bu ortamda, halkımızın genlerinde mevcut din ve maneviyat sevgisi canlandı, çağa uygun halde hayata girmeye başladı. Önemli olan rejim değil millettir. Bu milletin kökü sağlamdır, binlerce sene öncesine dayanır. Dün adı Selçukluydu, Osmanlıydı, bugün Cumhuriyettir.

100. yılını idrak ettiğimiz Cumhuriyetimizi sonsuza kadar yaşatmak ümidimiz ve idealimizdir. Cumhuriyetle birlikte küllerimizden yeniden doğduk. Sıra yükselmede ve büyümede. Bu potansiyel bizim insanımızda vardır. Yeter ki onun özündeki cevheri ortaya çıkaracak ortam yaratılsın. Bu uyanışın ipuçları çoktan göründü. Nice yüz yıllara.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.