İsmail Kara “Diyanet İslam Ansiklopedisine dair perakende birkaç not” başlıklı yazısından (Bkz. Dergah dergisi, sayı: 353, Temmuz, 2019) yaptığımız özetlere devam ediyoruz.
Tekrar belirtelim; 46 ciltlik İslam Ansiklopedisi (DİA) çok önemli bir hizmet ve büyük bir başarıdır. Ama Kara’nın üzerinde durduğu DİA‘nın pek çok maddesinde hakim olan zihniyet hakkındaki fikirleri de önemlidir.
Burada şahıslar veya kurumları itham etme amacı yoktur. Gaye Türkiye’de son 60-70 senede gelişen dini düşüncenin mahiyetini ortaya koymaktır. Sayın Kara’nın değerlendirmelerine devam edelim:
YENİ SELEFİ ANLAYIŞ
Ansiklopedi maddelerinde kültür-edebiyat anlayışında ve tarih-medeniyet alanında çoğunlukla milliyetçi-muhafazakar bir anlayışa önem veriliyormuş gibi görünür. Ancak bu durum, din anlayışı çizgisi söz konusu olduğunda önemini, değerini ve vurgusunu büyük ölçüde kaybedecektir.
Ansiklopedi, Osmanlı tarihi, mimarisi, edebiyatı, musikisi söz konusu olduğunda hayli iddialı ve ısrarlı olup, bu sahalarda geniş maddelere yer verir. Fakat Osmanlı ilim-felsefe-irfan hayatı, ilmiye sınıfı, Osmanlı ulemasının İslami ilimlere katkıları söz konusu olduğunda büyük bir irtifa kaybına uğrar hatta dilsiz kesilir. Bu durum, milliyetçi- muhafazakar tarih-medeniyet anlayışı ile Yeni Selefi-modern din anlayışı arasındaki zıtlıklarla ve mesafelerle alakalıdır.
Hususi ihtimam gösteren bir iki meslektaşımızın gayretleriyle “kurtarılmış” birkaç madde hariç, Osmanlı ilim- irfan-felsefe-tasavvuf-mantık-fıkıh usulü-dil felsefesi-edebi hikmet alanlarının büyük isimleri, onların önemli fikirleri, eserleri ve İslam ilim tarihine aktif müdahaleleri bu ansiklopedide hak ettikleri şekilde yer almamıştır. Bu hükümden belki maddelerin biyografik malumat kısımları hariç tutulabilir
XII. asırdan, yani Müslüman Türklerin İslam tarihinin aktif bir unsuru haline gelmelerinden sonra İslam dünyasında ilim ve felsefenin durağanlaştığı, gerilediği şeklinde özetlenebilecek oryantalistik bir tez vardır. Bu görüş kurucu kadronun hakim fikri haline gelmiş, o kadar ki akademik ve fikri metinlerinde bu asırdan sonraki dönem yani “kendi” tarihleri, Selçuklu ve Osmanlı devri “taklit”, “tekrar”, “şerh ve haşiye” dönemi olarak tavsif edilir olmuştu.
NE KADAR YERLİ?
Önemine binaen tekrarlayalım; milliyetçi, muhafazakar, mütedeyyin tarih-kültür-medeniyet anlayışı çizgisini boşa çıkaran, havada asılı bırakan, zayıflatan, problemli hale getiren esas etken Yeni Selefi-modern din anlayışıdır.
Süleyman Uludağ, Nihat Hayri Azamat ve Mustafa Kara ansiklopedinin tasavvuf ve tarikatlar tarihi alanıyla doğrudan ilgilenen etkili isimler olmasalardı muhtemelen ansiklopedinin bu sahadaki maddeleri de Yeni Selefi din anlayışı sebebiyle çok sınırlı ve zayıf kalacak, belki de sadece tenkit ve red merkezli olacaktı.
İsmail Kara yazısını şu can alıcı soruyla bitirir: Niçin ansiklopedideki Efgani, Seyyid Kutup, Mevdudi, Muhammed İkbal, Reşid Rıza, Humeyni… maddeleri diyelim ki Ahmet Hamdi Akseki, Elmalılı Hamdi Efendi, Ömer Nasuhi Bilmen, Babanzade Ahmet Naim, Ahmet Avni Konuk… maddelerinden daha uzun yahut daha vasıflıdır acaba? DİA dünyaya, İslam dünyasına nereden bakıyor dersiniz? İran’da, Turan’da, Mısır’da buna benzer bir şey olabilir mi?
Niçin?
Bir yanıt bırakın