İslam ansiklopedisi zihniyet eleştirisi

İsmail Kara, “Diyanet İslam Ansiklopedisi’ne dair perakende birkaç not” başlıklı yazısında (Bkz. Dergah dergisi, sayı: 353, Temmuz, 2019), 46 ciltlik İslam Ansiklopedisi (DİA) hakkında bir takım değerlendirmeler yapmaktadır. Bir önceki yazımızda, şimdi söyleyeceklerime temel teşkil edeceğini düşünerek, Sayın Kara’nın Türkiye’de İslam düşüncesinin seviyesi ve mahiyeti hakkındaki görüşlerini özetlemiştim.

Bu ve sonraki yazıda ise DİA’ya vücut veren zihniyete ve bunun seviyesine değineceğim. Bunları İ. Kara’nın adı geçen yazısından özetlemeye çalışacağım.

İLAHİYAT NESLİNİN ESERİ
Şu rahatlıkla söylenebilir: DİA İmam Hatip Okulları neslinin ve bunun tabii bir uzantısı olarak Yüksek İslam enstitülerinin ve İlahiyat fakültelerinin büyük bir başarısıdır, adeta bir tezahürü ve varlığını ispat biçimidir.

Zaten kurucu kişilerin hepsi İmam Hatip Okulu ve Yüksek İslam Enstitüsü çıkışlı kimselerdir. Ayrıca ansiklopediyi her bakımdan besleyen ve taşıyan ikinci ve üçüncü halkalar da büyük ölçüde aynı okullardan mezundur.

Ansiklopedinin kurgusu ve yazımındaki zaaflar, İmam Hatip okullarında ve İlahiyat fakültelerindeki hakim fikirlerle, din anlayışıyla, hayli problemli dini yorumlar ve kabullerle açıklanabilir. Bu hala hakimiyetini sürdüren bir durumdur.

ZAAFLARI
İsmail Kara DİA’nın çıkarılmaya başlandığı 80’li yıllarda bu konuda bir “kurucu fikir” olup olmadığını sorgular ve “kurucu fikir” denmeye layık bir düşüncenin olmadığının rahatlıkla söylenebileceğini belirtir ve devam eder:

Düşünülmüş, müzakere edilmiş ve mutabakata varılmış bir kurucu fikir yok ama bu doğrudan veya dolaylı yollarla ansiklopedide işleyen hiçbir fikrin/fikirlerin olmadığı manasına elbette gelmez. Bir başka şekilde söylersek DİA’nın hemen bütün maddelerinin ruhunda, anafikrinde ve satır aralarında çağdaş İslam düşüncesiyle, İslamcılık hareketiyle uyumlu, onlara paralel giden din anlayışı ile milliyetçi-muhafazakar bir tarih, kültür ve edebiyat anlayışının güçlü etkisi ve hakimiyeti açıkça görülür.” Ve çarpıcı bir tespitte bulunur:

“Birkaç kelime ile ifade edilecek olursa kaynaklara dönüş ve asr-ı saadet fikirlerine (ideolojisine) sadık/yakın, sade/ tektip din anlayışını benimseyen, Yeni Selefilikle örtüşen kelam ilmi merkezli bir din anlayışıdır bu.” 

Diyanet ve ilahiyat mantığından söz eder, bu zor ve sığ mantığın İSAM’a da taşındığını belirtir. Bunun sağcılıkla Müslümanlık sıfatlarının oluşturduğu garip bir bürokratik anlayış olduğunu ve nihayet şahsiyetli münasebetten pek hoşlanmayan bildik yöneticilerin tek taraflı ve mütehakkimane tavrından bahseder. (Devam edecek)

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.