E-Reçeteyle soygun

Gazetemizin geçen pazartesi manşeti “E-Reçete Vurgunu” idi. Haberi okuyunca beynimden vurulmuşa döndüm.
Bu köşedeki yazılarımda birinci amacım, insanlara ümit vermek, olumlu şeyler yazmak, iyileri ve iyilikleri öne çıkarmaktır. Bu, ütopik/ hayali, gerçeklerle bağdaşmayan bir anlayışın sonucu değildir.
Bunun metafizik bir temeli vardır. İnancımıza göre her şey Hakk’ın isim ve sıfatlarının tecellisidir. O’nun isimlerinin tezahürü olarak iyiler de, kötüler de bulunacaktır. Her şeyi yaratan Hak Taala iyiliği sever ve yaygınlaşmasını ister, ama kötülükten hoşnut olmaz.
İşin hoş tarafı şu ki, O’nun Cemali, Celalinden üstündür. Yani, son tahlilde iyiler ve iyilikler galiptir. Ne var ki, birkaç kez ifade ettiğim gibi, kötülerin ve kötülüklerin sesi daha çok çıkar.
İyilik galip olmasa, dünya yaşanmaz hale gelir. Eskilerin söyleyişiyle: “Zulüm ile mülk abad olmaz.” Yani haksızlık ve kötülükle ülke mamur olmaz, varlığını devam ettiremez.
Evet dünyada, her devirde Habil ve Kabil, iyiler ve kötüler bulunacaktır. Kötülük örneği olarak en can sıkıcısı, sağlık sektöründe görülen yolsuzluklardır. Bunların da bana göre en vahşisi, ilaç ve reçete vurgunlarıdır.
SAĞLIK HİZMETİNE DARBE
Devletimizin en fazla kaynak ayırdığı alanlardan biri sağlık sektörü ve Sosyal Güvenlik Kurumu’dur. Son yıllarda en başarılı hizmet bu alanda verilmektedir. Fakir fukara, dar gelirli artık kolayca hekime ve ilaca ulaşabilmektedir.
İlaç ve reçete yolsuzluğu, en gaddar, en adi kötülüklerin başında gelir. Bunu yapanların vicdanla, insanlıkla alakası yoktur; onlar vahşi ve yırtıcı hayvanlardan daha beterdir. Yaptıkları kötülükle tüyü bitmemiş yetimin, yoksulun, düşkünün hakkına el uzatmış olurlar.
Elle reçete yazma döneminde ilaç yolsuzluğuna daha sık rastlanırdı. Bunu önlemek üzere, devletin büyük bir harcama kalemi olan SGK hesaplarını kontrol altına almak için e-reçete uygulaması başlatıldı. Sanırım bunun teknik alt yapısı çok pahalıya mal olmuştur.
Türkiye büyük bir ülke. Sistemin tek merkezden yönetilmesi, başta bir takım aksamalara yol açtı. Uygulama, önce bazı eczacıların zoruna gitti, zamanla alışıldı.
 
DİKKAT VE TEDBİR
Ama şeytanca düşünceye sahip sütü bozuk adi kimseler, bu sistemi de kötüye kullanmışlar. Gazetemizin haberine göre, hekimin yerinde bulunmadığı zamanlarda bilgisayarına girip pahalı reçeteler yazarak, aldıkları ilaçları yurt dışına satmışlar. Bu uğursuz şebekeye, kan emiciler çetesine vah ki ne vah!
Ne yazık ki devletimiz ve ekonomimiz büyüdükçe, bu tür sahtekarlıkların büyümesi söz konusu. Elbette bunu önlemenin yolları üzerinde düşünülüyordur. En başta yapılacak şey, her mevkideki görevlinin daha dikkatli ve tedbirli davranmasıdır.
“Enseyi karartmak yok.” İyilerin ve iyiliklerin daha fazla olduğuna dair inancımızı yitirmemeliyiz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*