ESKİ İZMİR’DEN ÇİZGİLER

Kadifekale eteklerinden Basmane’ye kadar olan bölge İzmir’in eski ve asıl Türk yerleşim mahalliymiş. Oralarda cami, tekke, türbe, çeşme olarak bir yığın tarihi ve kültürel eserimiz bulunmaktadır. Bu yerler ne yazık ki, kendi kaderine terk edilmiş, maddi-manevi yoksulluğuyla baş başa bırakılmıştır. 70-80 yıl öncesine kadar İzmir’in en önemli kültür ve sanat merkezi olan İzmir Mevlevihanesi’nden bugün hiçbir iz ve eser yoktur. Mevlevihane, 806. sokakta idi.

En Güzel Yer

150 sene içinde şehirler ve telakkiler ne kadar değişiyor! Bursalı Mehmet Tahir, İzmir Mevlevihanesi’nin kurucusu olan Halil Akif Dede’den bahsederken: “O zaman için şehrin en güzel yerinde Mevlevihane’yi kurdu” diye yazmış.

Bugünkü duruma bakarak insanın inanası gelmiyor. Daracık eğri büğrü sokaklar, dik yokuşlar ve yoksulluk manzaraları görülüyor. Demek ki o zamanlar körfeze tepeden bakan bu semtler, en muteber mevkilermiş. Araç trafiği olmadığı için sokaklar rahatmış.

Sahip Olmak

Mehmed Akif adeta haykırır: “Sahipsiz olan memleketin batması haktır / Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”

Vatanın batması sadece düşman işgaliyle olmaz. Artık devrimizde kültür savaşları hakimdir. Vatana sahip olmak milli kültürü canlı tutmakla olur. Tarihi ve milli eserlerimizi ihya edip çağın şartlarına uygun şekilde sergilemek de bu işin önemli bir parçasıdır. Antik yapılarla Türk dönemi yapılarının yan yana sergilenmesi, ayrı bir zenginlik arzeder.

Agora ve çevresi için büyük istimlakler yapılıp yerin altından adeta yeni bir kompleks çıkarılıyor. Evet yapılsın. O da kültürümüzün bir parçası. Ama iki adım ötede yerin üstündeki Emir Sultan Külliyesi için hala hiçbir şey yapılmamış olması bu şehrin eski ve yeni sorumluları için bir eksikliktir.

Sonuçsuz Çabalar

Tarihçi ve milli kültür sevdalısı bir avuç idealist insanımızın yıllardır gösterdiği çabalar bir türlü sonuç vermedi. “Projesi yapılıyor, İzmir 1 Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararını bekliyor,” “Vakıflar İdaresi işe el attı” gibi cılız beyanlara rağmen görünürde hiçbir şey yoktur. Nihayet 2011 Vakıflar’ın projesiyle İzmir Büyük Şehir Belediyesi’nin bir restorasyon başlattı. Ama çok cılız bir bütçeyle. Ne yazık ki birkaç ay sonra o da yarım bırakıldı. Emir Sultan yine kaderine terk edilmiş durumda.

Ömer Faruk Huyugüzel 1850-1950 yılları arası İzmir’in kültür ve sanat hayatını incelemiştir. İzmir Fikir ve Sanat Adamları adlı kitabında ulaştığı sonuçlardan biri şöyledir:

Cumhuriyet’in ilanına kadar olan dönemde bu kurumlar (tekke ve zaviyeler) İzmir’in fikir ve sanat hayatında önemli bir rol oynamıştır. 1850’den itibaren daha çok Mevlevilik ve Bektaşilik’e bağlı olduğunu bildiğimiz bazı tekke ve dergahlar dikkati çeker. Ayrıca Mısri ve Rifai dergahları da vardı.

İzmir’in tanınmış şeyhleri bir taraftan halkı aydınlatma, yani “irşad” görevini yaparken, bir taraftan da dini ve edebi eserler meydana getiriyorlardı. Bu merkezlerden en çok dikkati çeken Emir Sultan külliyesidir. Bu konuya devam edeceğiz.

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*