Git vatan! Kabe’de siyaha bürün/ Bir kolun Ravza-i Nebi’ye uzat/ Birini Kerbela’da Meşhed’e at/ Kainatta o hey’etinle görün!”
Namık Kemal’in bir şiirinden alınmış bu dörtlükte 140 sen önceki vatanımızdan söz edilir. Hicaz bölgesindeki Mekke ve Medine, Irak’taki Kerbela ve Meşhed 400 sene boyunca vatanımızın bir parçasıydı. Tıpkı Balkanlardaki Üsküp ve Kosova’nın 500 yıl süreyle vatanımız olduğu gibi.
Bu vatan parçalarını kaybedişimiz çok hüzünlü oldu. Bugün Medine’nin ve Hicaz’ın kaybedilmesinde söz edeceğim. Olayımızın kahramanı Fahreddin Paşa’dır (1868-1948).1916 yılında Medine’deki Hicaz Kuvvetleri komutanlığına atandı. İngilizlerin desteğinde isyana girişen Şerif Hüseyin ordusuna karşı kısıtlı imkânlara rağmen yaptığı Medine Müdafaası büyük takdir topladı. Bu savunma Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa’nın direnişinin bir benzeri olarak görülür.
ŞERİF HÜSEYİN İSYANI
I. Cihan Harbi içindeydik. İngilizler Hicaz’da Şerif Hüseyin’e krallık vadederek Osmanlı’ya karşı isyan etmesini sağladılar. Lavrens bazı Arap kabilelerinin içine sızıp ve bol bol altın dağıtarak bu isyanı desteklemelerine yol açtı. Şamdan Medine’ye kadar devam eden Hicaz demiryoluna sık sık sabotajlar düzenlediler. Telgraf hatlarını keserek haberleşmeyi sekteye uğrattılar. Bu isyan ileride Filistin ve Suriye’nin de kaybına yol açacaktır.
Medine’de Fahreddin Paşa komutasındaki askerlerimiz erzak ve cephane sıkıntısı içine girdi. Bütün bu zor şartlara rağmen Fahreddin Paşa büyük bir direniş gösterdi, azimle ve kararlılıkla cephesini savunmaya devam etti. 1918’de Mondros Mütarekesini imzalamaya mecbur kalmıştık. Buna göre Hicaz (Mekke, Medine dahil), Filistin, Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak ve Yemen elimizden çıkıyordu.
Fahreddin Paşa Medine’yi teslim etme emrine uymadı. Bizzat padişahın yazılı emrini isterim, diye diretti. Askerlerine şöyle seslendi: “Bu asker Medine’nin enkazı ve Peygamber Efendimizin yeşil Türbesi altında kan ve ateşten dokunmuş bir kefenle gömülmedikçe, Medine-i Münevvere kalesinde, Mescid-i Nebi minarelerinde ve onun Yeşil Kubbesinde al sancağımız dalgalanacaktır. Bu konuda Allah bizimle beraberdir, şefaatçimiz de O’nun elçisidir.”
MUKADDES EMANETLER
Sonunda İstanbul’dan özel kurye ile padişahın “teslim ol” emri geldi. Fahreddin Paşa Ravza-i Mutahhara’nın gümüş parmaklıklarına yüz sürerek Rüsulüllah’la gözyaşları içinde vedalaştı. Teslim olmadan önce ayrıntılı bir anlaşma metni hazırlandı, kendisinin ve askerlerinin şereflerine uygun bir şekilde Medine’den ayrılmaları sağlanacaktı. İngilizler bu şartlara uymadılar, Kumandanı ve askerleri Mısır’da esir kampına gönderdiler. Fahreddin Paşa Mısır ve Malta’daki ağır esirlik günlerinden sonra 1921’de Ankara’ya gelip Milli Mücadeleye katıldı ardından Afganistan büyükelçisi oldu.
Fahreddin Paşa’nın en önemli hizmetlerinden biri Mekke ve Medine’de maddi ve manevi değeri yüksek ve Mukaddes Emanetler denen çok kıymetli malzemeyi, o zor şartlar altında hiçbir kayba uğratmadan İstanbul’a göndermiş olmasıdır. Ruhu şad mekanı cennet olsun.
Bu yazıyı ilham eden kitap Feridun Kandemir’in hazırladığı “Fahreddin Paşa’nın Medine Müdafaası, Peygamberimizin Gölgesinde Son Türkler” adlı eseridir. Yağmur yayınları, 38. baskı, 2023.
Your point of view caught my eye and was very interesting. Thanks. I have a question for you.
Thank you for your sharing. I am worried that I lack creative ideas. It is your article that makes me full of hope. Thank you. But, I have a question, can you help me?
Can you be more specific about the content of your article? After reading it, I still have some doubts. Hope you can help me.