Gazanfer Sanlıtop’un 55 ülkeye ihracat yapan, 300’den fazla insana iş veren, kanseri yenen, 15 kitabı olan başarılı ve inançlı bir işadamı olduğunu bir önceki yazıda söylemiştim.
Rumeli topraklarının fethi ve Türkleştirilmesinde rol alan kimselere “Evlad-ı Fatihan” denir. Gazanfer Bey onlardan biri. Ailesi, Makedonya Manastır’dan göçüp Gölmarmara’ya yerleşmiş.
Kitaplarını okurken dini duyarlığı dikkatimi çekti. Bunun kaynağı ne olabilir diye düşündüm. Ailesinin gelenek ve inançlarına bağlı olduğu görülüyor. Onlardan birtakım temel bilgiler ve alışkanlıklar edinmiş. “Saklım Gizlim Yok” adlı anı kitabında babasının din konularında baskısı olmadığını yazar: “Sadece doğruları gösterir, bazı nasihatler verir ve bazı örneklerle yetinirdi. Yani bizlere inanırdı. Zorla değil isteyerek yapmamızı yeğlerdi.”
NAZİK HOCA
İkinci kaynak Manisa Lisesi’nde edebiyat hocası Nazik Erik’tir (1919-2012). Sanlıtop’un bir anahtar cümlesi var: “Geleneklere bağlılığı, ama aynı zamanda ileriye bakmayı ondan öğrendik.”
Türkiye’nin bu anlayışa ihtiyacı var: Modern hayatla geleneğimizi, tarihi kültür mirasımızı, dini-manevi değerlerimizi harmanlamak ve yeni bir senteze varmak. Yahya Kemal’in ifadesiyle “kökü mazi olan ati” olmak. Sanlıtop’ta tam da bunun örneğini gördüm.
Nazik Hoca’yı hep saygıyla anar: “Bugün meramımızı yazıyla ifade konusunda bir şeyler yapabiliyorsak, okuduğumuzu kolayca anlayıp yorumlayabiliyorsak onun sayesindedir.”
Gerçek hocalık bu olmalı: “Hatta büyük Itri’den söz ederken tekbir getirmeyi de musıkisiyle o öğretti bize. O sevecen, o ismi gibi nazik sesiyle anlattıkları hala kulaklarımda yankılanır.”
Malum, Itri bizim büyük bestekarımız, bayramlarda söylenen tekbirin bestecisi. Yahya Kemal onun hayranıdır. “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiirindeki şu mısra anlamlıdır: “Nice bin dalgalı tekbir oluyor tek bir ses.”
ÇEVRE
Sanlıtop’un dini duyarlılığın üçüncü kaynağı çevresidir denebilir. 1955’te Manisa Lisesi’ndeki yatılı öğrencilerin büyük bölümünün oruç tuttuğunu yazar. Okul idaresinin bilgisi dahilinde 3 öğün yemeği ikiye bölüp sahur ve iftar işini ayarlamışlar. Bir arkadaşının etkisiyle Ramazan boyunca beş vakit namaz kılmış. Tatilde de bunu devam ettirmeye çalışmış.
Lise ikide bir ara evlerinde eline bir kitap geçer: Kur’an Dili. Oradan kendi kendine elifbayı söker. Aile memnundur. Hemen bir hoca bulurlar, yaşlı bir nine olan Emine Molla’dır bu. Böylece sekiz haftada Kur’an’ı hatmeder.
TÜTÜN
Gölmarmara’da o yıllarda tütün ekimi yaygın. Gazanfer Bey bütün ayrıntısıyla tütüncülüğü, ekimi, bakımı ve sonrasını anlatır. Bu sırada şöyle der:
“Bazen düşünüyorum da Yüce Allah’ın hikmeti karşısında donup kalıyorum. Aynı topraktan tohuma göre farklı bir sürü ürün elde ediliyor. Yani toprakta her şey var. Ama her üründe başka türlü tezahür ediyor. Aynı toprağa yan yana yüz türlü bitki ekseniz hepsinin yaprağı çiçeği meyvesi başka özellikleri taşıyor. Tütün ise bambaşka. Bütün yaprakların üzeri ince bir zift tabakasıyla kaplıdır.”
Bir yanıt bırakın