Girit Adası’nda bir tepe

Emin Erişirgil (1891-1965) ilk memurluk hayatında kendisine çok yardımı dokunan Mehmet Akif hakkında bir kitap kaleme almıştır; adı İslamcı Bir Şairin Romanı. Yazar zihniyet olarak Akif’e yakın biri değildir. Fakat onun dürüstlüğüne ve karakterine hayrandır.

Safahat’ın “Hakk’ın Sesleri” adlı bir bölümü vardır. Burada Mehmet Akif’in bazı Kur’an ayetlerini başlık yaptığı şiirleri yer alır. Bu ayetlerin şiirin muhtevasıyla uygun olup olmadığı konusunda bazı tartışmalar olduğu anlaşılıyor. Be vesileyle Emin Erişirgil aşağıdaki olayı anlatır:

1919 yılında Osmanlı Meb’usan Meclisinde milletvekili olan bir Emekli General, başından geçen şu macerayı anlatır:

Harbiye’den yeni çıkmıştım, Kurmay yüzbaşı idim. O zamanki hükümet beni Girit İsyanını bastırmakla görevli bir alaya kurmay tayin etmişti, gittim. Birliğim bir dağ eteğine sığınmış duruyordu. Dağın tepesi Giritli çetelerin elinde idi. Gerekiyordu ki asker tepeye tırmansın, çeteleri sığındıkları yerden kovsun. Fakat ne vakit buna teşebbüs edilse, çetelerin ateşleriyle karşılaşılır ve şehit düşmeyen askerler de kaçarlardı. Artık askerin gözü yılmıştı, tepeye tırmanamıyorlardı. Tırmanınız diye emir verildiği zaman da oradan kaçıyorlardı.

Bir gün kumandanımız Ömer Bey askerleri topladı: “Eğer, dedi, bu tepeyi çetelerden temizleyemezsek Adadan çıkıp gitmemiz lazım gelecek. Ecdadımızın yıllarca kan dökerek aldıkları bu toprakları gavurlara bırakmaktan utanmayacak mısınız? Döndüğünüz zaman karılarınızın ve çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız? Öldüğünüz zaman Allah’a ne diyeceksiniz? Siz Kur’an’daki ‘Tebbet yeda’ ayetinden de korkmuyor musunuz?”

Kumandan askerlerin dini duygularını harekete getirmek için, bu yolda, hayli sözler söylemişti. Ertesi gün karanlıkta çetelerin temizlenmesi emrini verdi. Asker tepeye tırmanıyordu. Bir gün içinde orası çetelerden temizlendi. Bu, büyük bir başarı idi. Oradakiler gibi ben de kumandanı tebrik edenler arasına katıldım. “Fakat, kumandanım, dedim, şu Tebbet Yeda ayeti nereden hatırınıza geldi? Bu ayette askerin kahramanlık göstermesine dair bir işaret yok ki!” Ömer Bey, gülümsedi; “Canım, dedi, o sırada bu ayet hatırıma geldi; onu söyleyiverdim. Maksat bir ayet okumak değil midir?”

ASKERİMİZİN MANEVİ GÜCÜ
Hikayeden anladığımıza göre Osmanlı subaylarının belli seviyede Kur’an kültürü vardır. En azından “Tebbet” suresinin, anlam bakımından savaşla bir alakası olmadığını bilirler.

Asılönemli olan ise bizim askerimizin inanç dünyasında din duygusunun ve Kur’an-ı Kerim’in ne kadar etkili olduğunu göstermiş olmasıdır. Tepeye mevzilenmiş Rum çetelerinin yoğun ateşine maruz kalınacağını bile bile oraya tırmanmak büyük cesaret ister. Her defasında kayıpla karşılaşılan bu tırmanış sırasında kurşunlara hedef olmak ihtimali büyüktür. Ama olsun! Kumandan Ömer Bey askerimizin hamaset, vatan ve din duygularına hitap edip, sözlerini Kur’an ayetiyle destekleyince, onlar için ölüm korkusu etkisini yitirir ve şehadet şerbetini seve seve içmeye sevk eder. Bu inanç ve duygu Mehmetçiği kat kat güçlendirir. Çanakkale’de, İstiklal Savaşında, Kıbrıs barış harekatında hep böyle olmuştur.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.