Herkes kabı kadar feyiz alır

Emekli Albay Şefik Can (1909-2005) Kuleli Askeri Lisesi ve Harp Okulu mezunu, Hz. Mevlana aşığı biri olup, onun eserlerini dilimize çevirmiş bir gönül adamıdır.
Öğrencisi H. Nur Artıran, bir tür nehir söyleşi şeklinde üstadının hatıralarını yayımladı (Sufi kitap, 2022).
Kitapta Şefik Can’ın kişisel hayatı yanında, Osmanlı Devleti’nin son on yılına ve Cumhuriyet döneminin ilk senelerine ait ilgi çekici bilgiler var. Albayımızın okuduğu ve görev yaptığı, Erzurum, Erzincan, Tokat, Konya, Kırıkkale, Vize (Kırklareli) ve İstanbul’daki anıları aslında Türkiye’nin 20. yüzyıl tarihine notlar düşmekte.

“Şefik Can Hatıralar” kitabı, onun mesleği itibarıyla Omanlı’nın son dönemiyle Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki askeri tarihimiz bakımından önemli bilgiler ihtiva eder.
Ayrıca o günlerin tasavvufi hayatına ait zengin bir hatıra yumağı sayılır.

ÖNCE ÜZÜNTÜ

Kitaptan aşağıda nakledeceğim olaylara ışık tutmak amacıyla önce kısa bilgiler sunuyorum:
Şefik Can bir ara Konya Astsubay okulunda görev yaptı, aşağıdaki olay o yıllarda geçmiş olmalı. Kelami Dergahı şeyhi Esad Erbili (1847-1931) önemli Nakşi büyüklerindendir. Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi (1892-1984) onun halifesidir.

Şefik Can anlatır: Bir gün (Konya’da) Aziziye Camii’nin yanında bir kitapçıdaydım. Ezan okununca abdest almak için oradan çıktım. Sami Efendi mensubu yorgancı Salih Efendi de orada abdest alıyordu. Akşama kendisinin evinde gene Sami Efendi mensubu olan dişçi Mehmet Efendi’nin sohbeti olacaktı, bendeniz de oraya gidecektim.
Abdest alırken yanımıza bir zat yanaştı, Niğde’den geldiklerini söyleyip dergaha nereden gidildiğini sordular.
Yani yabancıydılar ve Hz.
Mevlana’nın türbesine nasıl gidileceğini soruyorlardı.

Yorgancı, “Yahu sizin aklınız başınızda değil mi? Ta Niğde’den o adamı görmeye geliyorsunuz, buna değer mi?” deyince adeta yıkıldım.
Neye uğradığımı şaşırdım. O adam dediği Hz. Mevlana.
Çok üzüldüm. Yorgancı’ya sözlerinin çok yanlış olduğunu söylemekle yetindim.
Mehmet Efendi’nin sohbetini dinlemeyi çok istediğim için akşam çok üzgün bir şekilde evlerine gittim.

SONRA SEVİNÇ

Dişçi Mehmet Efendi, sohbetlerinde Esad Efendi’nin bazı kitaplarını okuyup izah ediyordu. Üzüntümü kimseye belli etmemiştim.
Fakat Dişçi Mehmet Efendi gönül sahibi, keramet ehli bir zattı. “Albayım gelin, yanıma oturun” diyerek bendenizi yanına davet etti.
Sohbete başlamadan evvel, “Esad Erbili hazretleri büyük bir veliydi ve Hz.
Mevlana’yı çok severdi.
Yenikapı Mevlevihanesi’ndeki ayin-i şeriflere katılırdı. Binaenaleyh, Hazreti Mevlana hakkında yanlış düşüncelere saparsanız çok büyük bir hataya düşersiniz.
Hz. Mevlana’yı hor görmek, küçümsemek Müslümanlığa da insanlığa da yakışmaz” diyerek o adamı üstü kapalı azarladı.
Bana da dönüp, “Sen üzülme albayım, cahillik işte…” diyerek teselli etti.
Hiçbir şey söylemediğim halde gönlüme aşina olmasını hem o şahsı azarlayıp hem beni de teselli etmesini hiç unutmuyorum. (s. 447)

★★★

Bu türlü cilvelere zaman zaman rastlanır. Maneviyat büyüklerinden herkes kabı kadar istifade eder.
Kiminin idraki derin ve geniştir, kimininki dardır.
Bazen de bulunulan çevrenin etkisiyle farklı kanaatlere sahip olanlar görülür.
Şefik Can’ın hatıraları arasında buna benzer başka örnekler de vardır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.