Bugün Muharrem ayının yedinci günü. Bu ay sevinç ve kederleri birlikte barındırır. Muharrem hicri senenin ilk ayıdır, 7 gün önce 1440 yılı başladı.
Muharrem ayı aynı zamanda hüzün günleridir. Zira 680 senesinde, bu ayın onuncu günü Kerbela’da Hz. Hüseyin şehit edildi. Önümüzdeki Perşembe günü 10 Muharremdir.
Hz. Hüseyin kadar bütün İslam ülkelerinde özellikle Muharrem ayında ve bu ayın 10. gününde derin bir hüzünle anılan başka bir şahsiyet yoktur. Bunun sebeplerinden iki tanesi çok önemlidir: 1- Onun, Hz. Peygamber’in torunu oluşu, 2- Yakınlarıyla beraber gaddarca şehit edilmesi.
O feci Kerbela olayında bütün erkekler yok edildi. Sadece beşikteki Zeynel Abidin kurtuldu ve Ehlibeyt sülalesi oradan devam etti. Bütün bunlara üzülmemek asla mümkün değildir.
EHL-İ BEYT AŞIKLARI
Kerbela olayını en duygulu ve dramatik biçimde anlatanların başında Fuzuli (1483-1526) gelir. Fuzuli meselenin farklı bir yönüne dikkati çeker, konuyu ta gerilerden alır ve özetle şöyle der: Hz. Hüseyin doğduğu zaman Cenab-ı Hak tarafından Cebrail Hz. Muhammed’e gönderilir. Doğan çocuktan ötürü tebrik eder ve sonra şehitlik için baş sağlığı diler. Peygamberimiz hayretle:
-Ey Cebrail kardeşim. Kutlamanın sebebini anladım ama hangi şehit için başsağlığı diliyorsun? Cebrail cevap verir:
-Bu mazlumu, Hüseyin’i, senden sonra Kerbela çöllerinde cefa kılıcı ile şehit edecekler.
Peygamber Efendimiz bu haberi alınca ağlamaya başlar. Yanında Allah’ın aslanı Ali vardır. Hemen ellerine kapanıp niçin ağladığını sorar. Hz. Muhammed aldığı haberi anlatınca Ali de ağlar. Durumu öğrenen Fatma anamız üzüntüyle sorar:
-Ey babam bu iş ne vakit olur? Hz. Resul cevap verir:
-Benden, senden, Ali’den ve Hasan’dan sonra.
Hz. Fatıma, hüzünlenir, kendi kendine sorar: Bu musibet vukua geldiğinde benim mazlumum için kim taziyede bulunsun? Gaipten şöyle cevap gelir:
-Ey kadınların en güzeli ve en azizi! Ahir zaman ehlinden Ehl-i beyt bağlıları senin oğluna, kıyamete kadar ağlayacaklar. (Fuzuli, Hadikatü’s-Süada, haz. Şeyma Güngör, s. 304-305, KB yayını, Ankara, 1987)
Fuzuli’nin bu beyanlarını haklı çıkaracak rivayetler vardır; şöyle bir hadis nakledilir: Bir gün Hz. Peygamber’i uykudayken sıkıntı çeker halde görürler; yüzü gözü toprak içindedir. “Ne oldu ya Resulellah diye sorarlar: Der ki: “Birden bire Hüseyin’in öldürülüşünü gördüm!” (Tirmizi, Menakıb, 30).
İÇİMİZDEKİ HÜSEYİN
Her devirde olduğu gibi, bu devirde de Hz. Hüseyin ve Muaviye vardır. Her birimizin içinde de Hz. Hüseyinler, Muaviye ve Yezid’ler bulunur.
Mesela içimizdeki Hüseyin çalışma ve hizmet aşkıdır. Her türlü güzellik ve doğruluk duygularımız Hz. Hüseyin’dir. Kendimize ait ihtiras ve isteklerimiz, her türlü kötü düşüncemiz Yezid’i temsil eder.
İçimizdeki kinler, garazlar, öfkeler, çekememezlikler, kibirler ve gururlar birer Yezid’dir. Sevgiler, şefkatler, cömertlikler, yardım duyguları, alçak gönüllülükler ise birer Hüseyin’dir
Acaba bizde galip olan hangisidir? İnsan senelerce Muaviye ve Yezid’e küfrederek onun ordusuna takılıp kalmış olabilir. Bu arada içindeki Ali’yi, Hüseyin’i, yani olumlu ve güzel hisleri gün yüzüne çıkaramamışsa bu hoş bir şey değildir.
Bir yanıt bırakın