Ihlamur

Çocukluğumun geçtiği dağ köyünde ıhlamur ağacı yetişmez. En çok meşe ağacı vardır. Meşe dayanıklıdır, kazma kürek sapları düzgün meşe dallarından yapılır. Odunu da makbuldür ve bol ısı verir.

Köyümüzde meyve ağacı olarak en çok elma ve armudu hatırlıyorum. Ulu ceviz ağaçları da vardı. Az miktarda kiraz ve erik ağaçlarımız da eksik değildi.

Ahlat kırsalda verimsiz topraklarda bile kendiliğinden yetişir. Bu tür bitkilere hüdayi nabit (Allah’ın bitirdiği) denir. Ahlat bir yabani armut türüdür, bol çekirdeklidir, meyve kısmı (köyde buna eten derdik) çok azdır. Nuri Bilge Ceylan’ın “Ahlat Ağacı” filminde olay örgüsü karamsar ve olumsuzdur. İsmini, ahlatın verimsizliğinden almış olmalı.

Asıl konumuz ıhlamur idi. Ihlamurun önce çiçeğini tanıdım. Kaynatılıp içilir, soğuk algınlığına, boğaz ağrılarına iyi gelir. Kokusu hoşuma gider. Kıvamında hazırlanmışsa içimi kolay ve zevkli olur.

Çok seneler önce, Konya’ta toptan bal ticareti ve ihracatı yapan bir firmada çalışan yeğenimi ziyarete gitmiştim. Bana ballı ıhlamur ikram etti. Hoşuma gitti, tatlandırıcı olarak süzme bal kullanılıyordu.  Daha sonra evde ben de zaman zaman ballı ıhlamur içer oldum.

İnternete baktım, birden fazla ıhlamur hazırlama yöntemi var. Benim hatırımda Ender Saraç’ın bitki çayı hazırlamayı tarif ederken “bir taşımlık kaynatmalı” sözü kalmış, ben öyle yapıyorum. Bazen az miktarda meyan kökü eklediğim de olur. Meyan kökü çok iyi bir tatlandırıcıdır ve hoş bir aroması var.

Ihlamur ağacını çok sonraları gördüm. 60’yılların ilk yarısında İstanbul Beşiktaş’taki Ihlamur semtine gittiğimi ve bol gölgeli ağaçları hatırlıyorum. Ama o yıllarda özel bir merakım olmadığı için, onların ıhlamur ağacı olduğunu bilmiyordum. Oradaki Ihlamur Kasrı meşhurdur. Halide Edip Adıvar’ın çocukluk yıllarını anlattığı Mor Salkımlı Ev kitabı, galiba bu Ihlamur semtindeydi. Oralardaki aşırı yapılaşma sebebiyle, şimdilerde ne Ihlamur Deresi ne de ıhlamur ağaçları kalmıştır.

Bir bayramda eşim bana ıhlamur kolonyası almış. Biraz pahalıymış ama olsun, ben kokusunu çok sevdim. Paşabahçe Mağazaları Rebul’e yaptırıyor. Ben bu kolonyayı sürünce eşim “ıhlamur kokulu yarim” diye takılır.

*

İnsanlardan ve ağaçlardan iyi anlayan rahmetli arkadaşım Ali Yardım, İzmir’de Fakültemizin bahçesine kalıcı ağaçlar dikmişti. Bunlardan iki çınar fidanı şimdi koyu gölgeli ulu ağaçlar haline geldi. Ali Bey iki tane de ıhlamur fidanı dikmişti. Ihlamurun sulak yeri sevdiğini ondan öğrendim. Bu fidanlar büyüdü, şimdi iki kocaman ıhlamur ağacı oldular. Fidanlar büyüyünce çiçek vermeye başladı. Haziranda açan ıhlamur çiçeklerinin etrafa yaydığı  koku baş döndürücü niteliktedir.

Emekli olduktan soonra aldığımız apartman dairesinin bahçesine bir şeyler dikerken ben de iki adet limon ve bir de ıhlamur fidanı dikmiştim. Limonlar yerini sevmedi ve bodur kaldılar. Ihlamur büyümeye devam ediyor. Onu tam köşe bir yere dikmiştim. Biraz büyüyünce yanındaki iki duvara çok yakın olduğunu ve duvarların, ağacın gelişmesine engel teşkil ettiğini fark ettim. Boyu büyüyor, iki metreye yakın duvarları aştıktan sonra daha iyi gelişecek.

Ihlamur ağacıma iyi bakıyorum. Suyu seven bir ağaç. Biraz zahmetli olsa da yaz aylarında dibine bolca su dökerim.

Ihlamurumuz üç senedir çiçek açıyor. O günlerde çevreye harika bir koku yayılır. İlk sene kaçırdım, ama son iki yıldır ıhlamur çiçeklerini topluyorum. İnternete bakarak ne zaman ve nasıl toplanacağını öğrendim.

Ihlamur çiçeğini toplamak biraz zahmetli. Yüksek dallara merdivenle erişmek mümkün. Yaprağın ortasından çıkan bir sap üzerinde bitiyor çiçek. Topladıktan sonra yapraktan ayırıyorum. Çiçekleri bir bez üzerine yayıp gölgede 4-5 gün kurutmak gerek. Bütün bunlar zevkli bir uğraş, kokusu da cabası.

Aktarlarda satılan ıhlamurlar büyük çoğunlukla bol yapraklıdır. Kaynatınca yaprağın da faydası olup olmadığını bilmiyorum. Ihlamuru fazla uzun sürmeyen mevsiminde toplamak, kurutmak oldukça zahmetli bir iş. Onun için pahalıdır. Ama olsun, bu güzel kokulu şifalı ıhlamur o fiyatı ödemeye değer.

Bitkilerdeki şifanın zaman içinde tecrübe ile öğrenildiğini sanıyorum. Eskilerde yaşamış Hak dostu bazı ermiş kişilere, kırda dolaşırken bitkilerin hangi hastalığa iyi geldiklerini haber verdikleri, ermişin de bunları kaynatıp şifa niyetine insanlara içirdiği şeklinde bir inanç vardır. Hangi sebeple olursa olsun doğaya, bitkilere, çiçeklere, kuşlara, börtü böceğe dost olmak iyidir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.