IŞİD / DAEŞ’in zemini

Arap Baharı denen hercümerçten sonra Irak ve Suriye’de IŞİD / DAEŞ adlı bir terör örgütü ortaya çıktı. Batıda İslamofobinin her geçen gün artmasına yol açarken Türkiye’de terör eylemleriyle ülkemizi kana boyadı. Diyanetin ilgili raporuna dayanarak bu konuda bilgi vermek istiyorum.

Hiçbir hareket durup dururken ortaya çıkmaz. Afganistan işgali, Bosna, Çeçenistan, Körfez Savaşları ve Irak işgali gibi olaylar, İslam dünyasının dini ve kültürel fay hatlarını sarstı ve büyük acılara yol açtı.

Işid ideolojisi, sömürge, şiddet, savaş, işgal ve istibdatların gölgesinde yetişen “yaralı bilinç”lere ve ezik kimliklere cazip geldi.

Ayrıca Batı’da varlıkları ve kimlikleri yok sayılarak ötekileştirilen genç kuşakların ilgisini çekti.

Ortadoğu’da istikrarsız ortamın beslediği otorite boşluğu, etnik ve mezhebi çatışmaları daha da hızlandırdı.

Saddam döneminde güçlü iktidar sayesinde sağlanan zorunlu birlik hızla parçalandı. Ülke bir anda Şii, Sünni, Kürt gibi alt kimliklerin müsahasına dönüştü.

ABD’nin ülkeden çekilmesiyle bu etnik ve mezhebi gruplar savaşı daha da kızışmaya başladı.

Akif’in deyişiyle bölge “İt yetiştirmek için toprağı gayet münbit” hale geldi.

Bu durum tam da Işid’e yaradı. 

Avrupa ülkelerinden Işid’e katılanların sayısı az değil.

Sebebi şöyle açıklanabilir: Bugün “Avrupa İslamı” denen bir olgudan söz edilir. Bu fıkhı, kelamı ve tasavvufu olmayan, bir “İslam” dır. Bu İslam’ın ne içeriden gelecek yozlaşmaya karşı durabilecek bir geleneği, ne de dışarıdan yapılacak manipülasyonlara göğüs gerecek bir teolojisi vardır.

Avrupa’da doğan ve büyüyen Müslüman nesillerin aşırı yorumlara kaymaları, şiddet söylemilgi duymaları, terör örgütlerinin cazibesine kapılmaları dini bilgi ve kültürel altyapılaının sağlam olmayışıyla ile izah edilir.

Bu durum oradaki Türkler için daha az söz konusudur. 

Işid, öncelikli olarak gençleri etkilemektedir.

Kültürel yabancılaşma ve gelir dağılımında eşitsizlik gibi konular örgütün işini kolaylaştırmaktadır.

Ayrıca dini terim ve kavramları yoğun şekilde kullanarak onları motive etmeye çalışmaktadır. Cihad, kıtal, emr-i bi’l-maruf nehy-i ani’l-münker gibi kavramlara özel önem vermektedir.

Özellikle Batı Avrupa’da yaşayan Müslümanlar nevzuhur dini yorumlara karşı çok daha savunmasızdır.

Zira onlar bir gelenek içinde doğmadılar.

Beslendikleri kaynaklar aynı anda hem Müslüman kimliğini inşa etmelerine, hem de içinde yaşadıkları toplumla barışa dayalı ahenkli bir ilişki kurup geliştirmelerine kgelmedi.

Bütün bu olumsuzluklar Işid propagandasının ağına düşmelerini kolaylaştırmaktadır. Böylece bir yolunu bulup kendilerini Suriye’ye atanların sayısı az değildir.

Acı olan ise şudur: Bu hareket, bölgesel dinamiklerden üreyip hızla genişlerken, uluslararası komploların bir parçası olarak bugün namlusunu Müslümanlara yöneltmiş durumdadır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.